İslam’da Kölelik

Köleliğin tarihini incelediğimiz zaman tarihin ilk çağlarına dayanan bir kurumdur. Eski Yunan’dan,Roma’ya,Hint dünyasında ve Arabistan Yarım Adasın’da da varlığını sürdüyordu.Günümüze kadar da beyaz kadın ticareti,kadın ticareti sonunda da insan ticaretine dönüştü.Yani bu modern,bilim dünyasında köleliğin bittiğini sananlar bilmeliler ki hala en iğrenç şekilde devam ediyor.Özellikle bilimin ve sözde medeniyetin merkezi olan! Batıda oldukça yaygın durumda. İslam dininin tebliğ edildiği yedinci asrın başlarında diğer devletler de olduğu gibi Araplarda da kölelik kültürü vardı. Kölelerin hiçbir hakkı olmayıp öldürülebilir her şey için kullanılabilirdi. Bunlar tarih defterlerine acı gerçek olarak yazıldı. İslam bütün insanların eşit olduğunu hür ile kölenin üstünlüğünün olmadığını üstün olanın takva ile olacağını bildirdi ve bunun ölçüsünü ise kullukla belirledi.Bu kölelik sistemine vurulmuş ilk darbeydi ki Mekke müşriklerinin İslam’ı kabul etmemelerinin temel nedenlerinden biri, köle ile aynı konumda olacağıydı. Bir toplumda tabuları yıkmak kolay değildir bu yüzden İslam, kölelerin özgürleştirilmesini bir sürece bağladı. Bunun yerine savaş esirlik sistemini oluşturup meşru savaşlar dışındaki kaynakları kurutup tarihe gömdü.Köleliği kıyamete kadar savaş esirliği sistemine dönüştürdü.

Bu özet açıklamadan sonra yazımızı şu ana başlıklarda inceleyecez;

1-Kur’an ve Sünnet’de kölelik değil savaş esirliği

2-Resulullah döneminde ve halifeler döneminde nasıl olduğu

3-Emeviler dönemi kölelik

Kur’an ve Sünnet’de kölelik değil savaş esirliği

1-Kur’an da esir etme ve edinme ile ilgili ifadeler kullanılır(Muhammed4,Ahzab26,Enfal67,70)ama İsti’bad ( استعباد ), istirkak (استرقاق ) ve saf köle anlamına gelen Rakik (رقيق) kelimelerine yer verilmez.İlk İslam Toplumu’nda hürler yanı sıra azatlılar,esirler ve İslam öncesinde hürriyetleri gasp edilmiş köleleştirilmiş olanlarla İslami dönemde savaş sebebiyle tutsak edilmiş olan erkek ve kadınlar için Mekki ve Medeni ayetlerde altı kelime kullanılır. Tekilleri ile söylersek bunlar ESİR,RAKABE,MA MELEKET YEMİN,ABD,EME ve yalnızca çoğul olarak FETEYAT ilk üçü erkek-kadın için ortak, abd erkekler,eme ve feteyat kadınlar için kullanılır.Tekrar edersek bunda “abd” عبد dahil yalnızca köle anlamına gelen bir kelime dahi yoktur.

İslam kendi alternetif esirlik düzenini oluştururken Mekke ve Medine toplumunda vahiy gelmeden önce bir diğer söylemle cahiliyet döneminden intikal eden köleler vardı.Bu sebeple İslam direk köleliği kaldırmadı onu ezilen bir sınıf olarak görüyor aşama aşama bunu kaldırıyor. Bundan dolayı Kur’an köleliği onaylamaksızın bazı anlatımlarını güçsüzlükleri üzerinden yapmıştır. Bu ön açıklamadan sonra yukarda değindiğimiz kelimeleri inceleyelim.

“1-Esir اسير Kur’an da kendi anlamında Mekki olan İnsan/8 de geçer buda Mekke de köleler ile birlikte henüz köleleştirilmemiş esirler olduğunu da gösterir.Esir kelimesi tutuklu/mahpus anlamına da gelir.Çoğulu Esra (اسرى ) buda Enfal Suresi’nde iki yerde geçer burada da esirler anlamında kullanılır.Bir diğe çoğul olan Usera bakara/85 de İsrailoğlları ile alakalı geçer ondada yine esir anlamı taşır. Buda Kur’an’ın esir ile köle ayrımı yaptığını gösterir.

2-Rakabe رقبة  bu kelime Kur’an’da altı defa çoğulu olan Rikab  رقاب üç defa geçmektedir. Boyun manasına gelen rakabe, ile parçayı anıp bütün anlama yoluyla mecaz olarak kullanılmıştır.Mekke’de Beled Suresinde Fekk-ü Rakabe şeklinde bir defa kullanılır.Peygamberimiz  Fekk-ü Aniye/esir azat etme diye tefsir etmiştir(buhari cihad 171)Hadislerde esiri salıvermek yada yardım edilmesine yardım etmek anlamına da gelir.(i.Kesir.Tevbe60)

3-Ma meleket yemin-eyman ايمان  ماملكت  Güç anlamına gelen yemin ile tasarruf etme manasına gelen melekat fiilinden meydana gelir.Kur’an’da 15 yerde geçen dördü Nisa’da,üçü Nur’da ve dördü de Ahzab medeni olan surelerdedir.Nahl/71,Rum/28 ve Mearic/30 Mekki surelerinde birer defa geçmektedir. Üzerinde tasarruf yetkisi olunan kişiler anlamına gelir.Başta büyük ölçüde esir erkek-kadın olmak üzere yönetim altında çalışan hizmetçi-işçi ve köle manalarını taşır kadın eş anlamına da gelir. Mekki sureler esirleri,yönetim altındakileri ve köleleri kast eder medeni sureler ise (ahzab ve nisa) savaş esirlerinden Nur/32 esirlerden 31 ve 58 ise hizmetçileri işaret eder. Başta da söylendiği gibi Kur’an köle ve savaş esiri ayrımı yapmaktadır bu ayrımı ise ilerde de değineceğimiz Muhammed/4 ile gerçekleşmektedir. Bu konuda dikkat çeken önemli hususlardan biri de Ahzab,Nisa ve Nur surelerinin Muhammed/4’den sonra indirildiğidir.Bu anlamda ma meleket eymen kavramı için sadece köle anlamı vermek eksik olmakla beraber hatalıdır.

4-Abd عبد  Kul anlamına gelen Abd kelimesi Kur’an’da  peygamberler,erdemli insanlar,bütün insanlar için de kullanmıştır.(İsra1,Kehf1,Meryem93,Sad41,Saffat8) çoğulu ibad (عباد ) şeklinde gelir.Bazı istisna yerlerde özel sıfatlarla beraber esirleri/köleleri çağrıştırırcasına birkaç defa kullanılmıştır. Başta söylediğimiz gibi Kur’an da saf köle olarak gelmemektedir memlük,mümin ve eliflam takısı dediğimiz bir sıfatla gelir.Bu ayetleri de Medine döneminde bu konu hakkında inen ilk ayet olan Muhammed/4 den sonra inmiş olması bunun da savaş esirleri anlamını taşımaktadır.Nahl/75 Abden Memluken,Bakara/221’de Abdun Muminun diye kullanılır.Bakara ve Nahl sureleri Medeni sure olduğu için yine savaş esiri anlamında kullanılır.

5.Eme امة çoğulu İmaاماء  olarak geçer. Kur’an’da bir çok yerde emetün müminetün diye geçer yani müşrik kadının karşıtı olarak mümün kadın kul anlamında kullanılmıştır.Yine peygamberimiz ima kelimesini kullnırken “Allah’ın kadın kullarını/imaillah dövmeyin.“ diye buyurarak Allah’ın kulu anlamını vermiştir.

6-Feteyat فتيات Kur’an’da iki yerde kullanılan bu kavram  (Nur33-Nisa25) Medeni surlerde yalnızca kadın esirlerin fuhşa zorlanmamaları Müslüman olanların ise evlilikle tercih edilmesi gerektiğinin vurgusu yapılmıştır. “ ( Kur’an ve Sünnet ışında cariyeler Ali Rıza Demircan s.33-42)

Bu kavramlar anlaşıldıktan sonra şunu anlayabiliriz ki Kur’an savaş esiri ve köle ayrımı yapmaktadır.Dolaysıyla bu kelimeleri gördüğümüz her yerde köle anlamı verilmesi ve bununla Kur’an köleliği meşru kılıyor denmesi yanlış olur.

Resulullah ve Halifeler döneminde kölelik

Mekke döneminde yukarıda da değindiğimiz gibi kölelik her yer de oldu gibi vardı ve ciddi anlamda istismar ediliyor,eziliyor bütün işler onlara yapılıyordu. Kısaca ezilen tabakaydı.Dünyanın her yerinde olduğu gibi orada da kültürel olarak vardı ve bir kerede yıkılacak bir şey değildi.İslam bunu sürece bağladı ve süreç içerisinde kölelik sistemini kaldırdı ve çeşitli sebeplerde elde olan köleleri hürleştirip bitirmeyi yeğledi. Mekke dönemi ve Medine dönemini ele alırsak İslam köleliğe karşı duruşunu Mekke döneminde göstermiş onların eşit olduğu vurgusunu yapmıştır ancak yıllardan beri süre gelen bu kültür bir kerede yıkılamazdı.Mekke döneminde onları ezilen taraf olarak görüp destek olundu nitekim Müslüman olanların çoğunun ezilen tabakadan olması ve Ebu Cehil gibi azılı müşriklerin kölelerle eşit olmama isteğinden dolayı daveti reddetmesi buna işaret eder.

Medine döneminde inen Muhammed/4 “(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). Artık bundan sonra (esirleri) ya karşılıksız ya da fidye karşılığı salıverin. Savaş sona erinceye kadar hüküm budur. Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek için böyle yapıyor. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır.”  yeni köle edinme sistemini kaldırıp savaş esiri sistemini başlatmıştır ve esirin ise ya fidye karşılığı yada karşılıksız olarak salınmasını emretmiştir. Bununla birlikte Hz. Peygamber, Bedir Savaşı’nda 70 esir almış, bu esirlerin bir kısmından fidye alınmış, okuma-yazma bilenlerden ise on kişiye okuma-yazma öğretmeleri şart koşulmuştu ve mali imkanları yeterli olmayan yedi esir ise karşılıksız serbest bırakılmıştı. Beni Mustalik Gazvesi’nde esir edilen 600 kişinin içinden Hz. Peygamber, bir kabile reisinin kızıyla evlendi ve müslüman askerler de esirlerin bırakılmasına razı oldular. Ayrıca Mekke fethinde Hz. Peygamber herkesin serbest olduğunu söylemişti. Yine Huneyn esirlerini serbest bırakılmasını istemesi üzerine, karşılıksız bırakmayan sahabeye beytülmalden fidye ödeyerek serbest bırakmıştır.Peygamberin Medine döneminde esirleri köle edindiğine dair hiçbir bilgi yoktur. Yukarıda zikrettiğimiz Muhammed/4. ayetine dikkat çeken Reşid Rıza, esirleri ya fidye karşılığında ya da karşılıksız serbest bırakma arasında muhayyer olduğumuzu dolayısıyla bu ayetin İslam’da köleliğe yeniden başlangıç yapmanın ortadan kaldırıldığı seri bir temel sayıldığını vurguluyor.Burada kalan diğer bir soru ise elde olan köleler hakkında,İslam bunu ise bazı hükümleriyle eritmeyi bitirmeyi yeğliyor.Böylece yeni köle edinmenin önü kapanmış ve elde olan köleler ise hürleştirilerek kölelik sistemi kaldırılmış oluyor. Kur’an’ın köle azadı hakkında ki bazı hükümleri;

1-Finans kaynağı zekat kurumunu işleterek salıverme Tevbe/60 “Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

2-Kitabet (özgürlük sözleşmesi) yolu ile hür bırakılması nitekim Nur33’de “ ..Kölelerinizden hür olmak için bedel vermek isteyenlerin, onlarda bir iyilik görürseniz, bedel vermelerini kabul edin. Onlara Allah’ın size verdiği maldan verin…” diyerek Kitabeti kölelere tavsiye etmiş efendilerine ise bu anlaşmayı yapmak isterlerse “kabul edin” demiştir. Peygamberimiz bu sözleşmeye yönlendirmeyi ise şöyle pekiştirmiştir “ Allah kitabet sözleşmesi gereği yapacağı ödeme için kuluna yardımı üstlenmiştir.” (ibn Mace 2518)

3-Hata ile insan öldürme cezası olarak Nisa/92’de “Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir…” buyurmuştur.

4-Yemin kefareti Maide/89 “ Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir…”

5-Zıhar(eşinin organını annenin organına benzetme) Mücadele/3 “Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler…”

Bunlar Kur’an’da hüküm olarak belirlenenler, Bunun dışında sünnet de ise oruçlu iken cinsel ilişkiye girmek ve adet halinde iken ilişkiye girmenin cezası köle azat etme olarak belirlenmiştir. Peygamberimiz şu sözü ise konumuz açısından manidardır “ Cibril köleler hakkında bana öylesine tavsiyede bulundun ki ben onların belirlenecek süre sonunda mutlaka azat edilmesi gerektiği hükmüne vardım.” (beyhaki8/1)

Bunların tümü bize İslam’ın kölelik sistemine nasıl bir darbe vurduğunu.Dünyanın her yerinde köleler en aşağılık varlık olarak kullanılırken İslam onların özgürleştirilmesi için hükümler koyup,yeni köle edinmeyi ise yasaklamıştır. İslam bu yasaklamayı 1400 yıl küsür önce yaparken sözde bilimin ve medeniyetin kaynağı! Olan batı da ilk olarak 1792 yılında Danimarka’da 1808 yılında ise Amerika ve İngiltere’de kanun olarak yasaklanmıştır. Senegal başkanı Senghor’un Afrika sosyalizmi konusunda yapılan 1962 Dakar Kollokyumu’nda verdiği rakama göre ise, esir ticaretinin yapıldığı dönemde Amerika’ya 20 milyon esir varmıştır. Fakat 1 esir alırken avda veya gemi ambarında öldürülenler hesap edildiğinde korkunç bir rakam ortaya çıkmaktadır. Kölelik kanunla bitse bile ABD nin esirlere olan uygulaması İslam’da  yeni köle olmayan elde olan kölelerin sahip olduğu hakkın zerresine sahip değillerdi daha sömürü devletlerinin sömürdükleri ülkelerdeki halka olan zulümlerinden köleleştirmesin den bahsetmiyorum bile.

“Rasulullah’tan sonra Hulefa-i Raşidin dönemi fetih hareketlerine bakıldığında da bunların çoğunun barış yoluyla gerçekleştiği görülür. Bu dönemde antlaşma yapıp müslümanlarla barış içinde yaşamak isteyen milletlerle savaş yapılmamış, anlaşma şartlarına bağlı kaldıkları sürece esir ve köle muamelesine tabi tutulmayacakları hükme bağlanmıştır. Buna karşılık barışa yanaşmayanlara karşı savaşılmış, esir alınan muharip erkeklerin bazen öldürüldüğü de olmuştur. Öte yandan başta Irak olmak üzere birçok yerele fetihten sonra hiç kimseye dokunulmayarak halk zımmi statüsün geçirilmiş ve toprakları vergi karşılığında kendilerine bırakılmıştır. Hatta Hz. Ömer’in uygulamalarında görüldüğü gibi birçok defa gaziler arasında dağıtılan veya Medine’ye gönderilen esirler bile serbest bırakılmış ve toprakları kendilerine iade edilmiştir.Ebu Ubeyde, Irak ve Suriye toprakları işgal edildiği zaman Hz. Ömer’e bir mektupla gayri müslimlerin hezimetini, Allah’ın müslümanlara ihsan ettiği ganimetleri, feth olunan memleketler ahalisinin teklif ettikleri sulh şartlarını ve müslümanların kendi aralarında harp ganimeti olarak şehirlerin ve ahalisinin ve ağaçlarıyla beraber topraklarının tevziini istediklerini bildirerek, kendisinin bunları reddettiğini ilave etti ve mutalasını sordu: Yapılabilecek yanlış uygulamaların bilincinde olarak Hz. Ömer’in verdiği cevap şöyledir. “Onlara cizye tarhet ve onları köle etme. Müslümanların onlara zulüm yapmalarına, zarar vermelerine, meşru yol müstesna onların mallarını almalarına meydan vermeyin ve onlara verdiğiniz barışın şartlarını tam olarak yerine getirin.” ( Cariyeliğin mantığı ve kölelik  Hülya Şekerci )

Görüldüğü gibi Dört Halife devrinde de yeni köle edinme olmamış aksine haklar tanınmış esirler serbest bırakılmıştır.

Emeviler dönemi kölelik

“Emevilerle başlayan bu dönemde savaş esirleri sürüler halinde satılmak üzere köle pazarlarına sürülmüşlerdir.Büyük yerleşim bölgelerinde köle pazarları kurulmuş,Pazarda arzın çok olması sebebi ile köle fiyatları düşmüş orta halli aileler de hizmetlerinde kullanmak üzere köle satın alabilir olmuşlardır.Böylece kölesiz bir toplum oluşturma bir yana, toplumda kölelerin sayısı günden güne artmaya başlamıştır.

Üretim ve hizmet sektörü giderek köle hizmetine endekslenmiş ve köleler toplumun vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir.(Böylece yozlaşma emevi döneminde başlamış cahiliye adetlerine Kur’an ve sahih sünnet den uzaklaşma bu dönemde gerçekleşmiştir.)Bu çarpık Emevi zihniyetini köleler bakımından sürdürmek Emeviler’den iktidarı zorla ele geçiren Abbasilerin’de işine gelmiştir.Kölelerin varlığı ve giderek çoğalıyor olmaları artık doğal karşılanır olmuştur.

Müçtehid imamlar köle sınıfının vazgeçilmez olduğu bir dönemde hayata gözlerini açmışlardır.Zihinleri,düşünceleri köleli toplum şartlarında şekillenmiştir.İdeal olarak kölesiz bir toplum özlüyor olabilirler miydi? Öyle olsa bile konu artık müçtehid imamların gücünü aşan bir boyuta ulaşmıştı.

Bu nedenle kölelerin hakları ve yükümlülükleriyle alakalı ancak pansuman tedbirler olarak nitelendirilebilecek, kısmen pratiğe yansımış teorik düşünceler ortaya koyabilmişlerdir. Fıkıhta köleler ile ilgili hükümler toplumdaki sayıları oranında olmuştur. Temizlikten,ibadete,muamalattan,cinayete kadar kölelerle ilgili hükümler neredeyse fıkhın yarısını oluşturur.” (Prof.Dr. Hamza Aktan Hz.Peygamber döneminde Kölelik olgusu ve insan özgürlüğüne Kur’an-i yaklaşım)

Emevilerle başlayan yozlaşma Osmanlı’nın sonuna kadar devam etmiştir.Böylece yeni müçtehid alimleri Emeviler Dönemi’nden süregelen kölelik hakkındaki  hükümlere uymuş ve birçok fıkıh kitabında meşrumuş gibi yansıtılmıştır. İslam tarihini özellikle Resulullah dönemi ve Raşid Halifeler dönemi Tarihi ve Kur’an’i gerçekler, İslam’ın köleliği aşama aşama bitirdiğini göstermektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir