
İslam’i ilimlerle uğraşan kesim arasında tartışılan bir mesele olan Kur’an dışı vahiy meselesi, kimi kesim tarafından kabul görürken kimi kesim tarafından reddedilmektedir. Ancak Ahmet b. Hanbelin Müsned’in de sahih olarak rivayet edilen bir hadisin, Kur’an dışı vahiy olduğu kanaatindeyim. Bu konuya geçmeden önce hadislerin sahihliğini belirleme noktasında şu linkte bazı kriterler belirlemiştik
( http://mucahidpalevi.com/2020/05/23/hadis-usulune-makasidi-yaklasim/ ) bu kriterlerden biri de bilimsel verilere uygunlukdu. Hz.Huzeyfe’den rivayet edilen hadis şu şekildedir;
“Nübüvvet içinizde -Allah’ın dilediği kadar- devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da -Allah’ın dilediği kadar- devam eder; ardından Allah onu da -dilediği zaman- ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da -Allah’ın dilediği kadar- devam eder, sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat olur; o da -Allah’ın dilediği kadar- devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur.”(bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273)
Öncelikle Allah’ın Peygamberlere gaybden haber vermesi Kur’an ile örtüşen bir durumdur. Nitekim Allah Al-i İmran/179 da “…Allah size gaybı da bildirecek değildir; fakat Allah peygamberlerinden dilediğini bunun için seçer.” Buyurarak açık bir şekilde bildirdiğini ifade etmektedir.
Hadisleri kabul şartlarımızdan biride akla uygunluk akıldan kastın sarih akıl olması ile birlikte kesinliği doğrulanmış bilimsel verilere de zıt olmaması durumuydu. Tarihte aynı zamanda bilim olduğuna göre yukarıda ki hadiste aynı zamanda tarihsel verilere birebir örtüşmektedir. Hadis muhtevası gereği yönetim ile alakalı bir durumdur. Hadis yönetimi beş döneme ayırmaktadır.
1. Dönem: Resulullah’ın kendi yaşadığı dönemi kapsar çünkü Nübüvvet yani Peygamberin yönetmesi demektir.
2. Dönem: “Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır.” İfadesi dört halife dönemine tekabül etmektedir ki biliyoruz ki dört halife dönemi Peygamber’in de sık sık uyguladığı Kur’an’ın da vurguladığı “Şura” ile gerçekleşmiştir.
3. Dönem; “Sonra ısırıcı bir saltanat olur.” İfadesi ise çok manidar bir ifader ki, sahabelerin gündeminde yönetimin saltanat olma mevzusu gündemde olan bir durum değil nitekim Muaviye saltanatı getirmek istediğinde bazı sahabelerin veya tabiinin ona itiraz edip bidattir demesi bu duruma işaret eder. Dikkat çeken diğer ifade ise ısırıcı olması ki saltanat süresince sürekli bir zorbalık olmamış, yapılan zulümler ısırıcı konumda olmuştur. Bu dönem “Emevi’den başlayıp Osmanlı’nın yıkılmasına kadar sürmüştür.
4.Dönem: “Daha sonra ceberut bir saltanat olur.” Bu ifade de Osmanlı’nın yıkılmasından günümüze kadar günümüzde de devam eden “ceberrüt” yani diktatörler dönemini kapsamaktadır ki gerçekten de, Osmanlı’dan sonra müslümanların başlarına diktatörler gelmiş. Bir çok ülke de saltanat olarak devam etmiştir. Hala da etmektedir.
5.Dönem: “Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur.” son ifade ise müjde niteliği taşımaktadır. Bu dönemden sonra Peygamberi yani Kur’an çerçevesinde bir yönetim olduğu haber verilmektedir. Bu herhangi birimizin zihninde oluşturduğu bir anlayış olmayabilir, selefiler kendi anlayışını şeriat olarak sunarken sofiler kendi anlayışını şeriat olarak sunmaktadır. Kimi kesimde Dört halife döneminde olan şurayı demokratik anlayışa işaret ettiğini söyleyebilir. Ama hadis bize nübüvvet üzere diyerek bunun ne olduğunu mutlak anlamda ifade etmemiştir. Bundan dolayı Şeriat deyince Osmanlı güzellemeleri yapmak, Mezhepler döneminin güzellemesini de yapmak yersiz olacaktır. Nasıl olacağını ise Allah bilir.
Bu hadis Tarihi verilerle birebir örtüşüyor olması, bunun tahminden uzak olduğunu gösterir. Herkesin belli başlı dönemler için bazı tahminler bulunması doğal bir durumdur ve gerçekleşme ihtimali de olabilir. Ancak Ahmed b. Hanbel’in yaşadığı dönemi baz alırsak bin yıllık sürenin hangi sistemde işleneceğini tahmin etmek akıldan uzak bir durumdur.
Bu hadisin Kur’an ve bilimsel (tarihi) verilere aykırı olmadığından Resulullah’dan geldiğine gönül rahatlığıyla inandığımız rivayettir.. Hadis gaybi bir haber olma niteliği taşıması itibariyle de Peygamber’e Kur’an dışında vahyin bildirildiğini isbat etmiş olmaktadır.
En iyisi Allah bilir.