Misak Ayeti Cehaletin Mazeret Olmamasına Delilmidir?

Cehaleti mazeret olarak görmeyenlerin diğer bir delili ise “Misak Ayeti” diye bilinen şu ayettir; ““Hani Rabbin, Ademoğulları’ndan onların bellerinden soylarını dışarı aldı ve “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Diyerek kendilerini birbirine şahit tutmuştu da onlar da “Evet şahidiz ” demişlerdi. Allah kıyamet günü şöyle diyemeyesiniz diye bunu böyle yaptı; “bizim bundan haberimiz yoktu. “ `Ya da şöyle diyemeyesiniz diye; “Vaktiyle atalarımız müşrik olmuşlardı, biz onlardan sonra gelen kuşaklardık, bizi eğri yola sapanların yaptıklarından dolayı mı mahvedeceksin?” (Araf/172-173)

 

Cehaleti mazeret olarak görmeyenler bu Ayetlerin başlı başına bir delil olduğunu bundan dolayı da bilmeme gibi bir durum olamayacağını çünkü ayetin belirttiği üzere Allah’ın kullarından ahirette mazeretleri olmaması için Rabbi olduğuna dair söz almıştır. Dolaysıyla insanlarda ona “Evet şahidiz” yani sen bizim rabbimizsin diyerek tevhid üzere söz vermişlerdi bundan dolayı da cehalet mazaret olamaz.

 

Bunu bu şekilde kabul eden Mutezile, Reşid Rıza ve İbn Atiyye Tartuşidir;

 

Bu konuda cehaleti Mazeret olarak görmeyen Mutezile’de bu ayeti bu bağlamda değerlendirmektedir.(1)

 

Reşid Rıza’da bu görüşü benimsemiş bu ayeti tefsir ederken “ Allah’ın bundan muradı Allah sizin babalarınızı ve dedelerinizi taklid etmede özrünüzü kabul etmeyecektir. Tıpkı fıtrat ve akıl hücceti ikame edildikten sonra cehaleti kabul etmediği gibi.”(2) demiştir.

 

İbn Atiyye de bu ayeti delil getirerek cehaleti mazeret olarak kabul etmemiştir.(3)

 

İkinci bir görüş ise ki bu görüş müfessirlerin çoğunu kapsamaktadır. Onlar bu misak delilinin ancak peygamberin gelip ulaştırmasıyla değerlendirilebileceğini ifade etmiş, dolaysıyla bu ayet tek başına değerlendirilemeyeceği gibi, zaten Kur’an’da bulunması onun ancak hüccetin ikamesi ile olabileceğini ifade eder demişlerdir.(4)

 

Bizde müfessirlerinin çoğunun görüşünün daha isabetli olduğunu düşünüyoruz bunu şu iki gerekçeyle açıklarsak;

 

  • “Ey Rabbimiz! Unutmuş veya hata etmişsek, bizi sorumlu tutma..”(Bakara/286) Allah’ın bu duayı Kur’an’da iletmesi onun bu duayı kabul ettiğinin bir işaretidir. Nitekim Resulullah “Şüphesiz ki Allah, ümmetimden hata etmenin, unutmanın ve kendisine zorla yaptırılan şeyin sorumluluğunu kaldırmıştır.”(5) demiştir. Dolaysıyla unutmaktan ve hata etmekten dolayı Allah bizden sorumluluğu kaldırmıştır. Hiçbir insanın bu misak ayetinde olduğu gibi Allah’a söz verdiğine dair hatırladığı hiçbir durum yoktur. Dolaysıyla bu konuda “Misak” ayetini delil almak, Allah’ın kişinin güç yetiremediği bir konuda onu sorumlu tuttuğunu söylemektir. Nitekim insanoğlunun bunu hatırlamaması kendi elinde olan bir durum değildir ve Allah “Hiç kimseyi gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz..”(Bakara/286) buyurmuştur.

 

  • “Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nisa/165) Bu ayette yine “Misak ayeti” ile aynı konumdadır. Nitekim “bahaneleri olmasın” buna işaret eder. Bu ayet ile birlikte değerlendireceğimiz bir diyet ayet ise “Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, Allah bir toplumu saptıracak değildir. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”(tevbe/115) Bu ayetlerden anlaşılıyor ki Allah bir kişiyi sorumlu tutmak için Peygamberler gönderir, Peygamberler’de Allah’ın mesajını insanlara iletir ve böylece insanlar sorumlu olurlar. Misak Ayeti’ni de Resulullah, Kur’an ile bizlere ulaştırdığına göre o zaman geriye kalan seçenek hüccetin ikamesi oluyor ki buda cehaletin mazeret olmasını kaçınılmaz bir durum haline getirmiş olur. Nitekim Seyyid Kutup Tevbe/115’in tefsirini yaparken “ Muhakkak ki Allah ancak sakınılmasını ve kaçınılmasını beyan ettikten(açıkladıktan) sonra insanları hesaba çeker…”(6)

 

İbn el-Cevzi Araf (172-173) hakkında demiştir ki; “ Bu ayet bütün mükelleflerden misakda söz almıştır. Kafirlerin şu söylemlerine karşı delil olsun diye, “Şüphesiz ki biz bu misakdan gafildik hatırlamıyorduk, “Onların asiliği düşürülmez(affedilmez) çünkü Allah bunu Resulullah’ın diliyle haber vermiştir…”(7)

Sonuç olarak bu ayetin cehaletin mazeret olmayışına delil olabilmesi için bu ayetin gerek Müslüman gerekse gayri müslime ikame edilmesi lazım. Aksi halde daha önce de belirttiğimiz gibi cehalet gerek itikadi gerek ameli meselelerde mazerettir. Hüccet ikame edilmeyen gayri müslim zaten İslam dairesinde olmadığı için mevzu dışıdır ve durumu Allah’a kalmıştır.

Kaynakça;

1- Zamahşeri Keşşaf/2-166
2- Reşid Rıza Menar/9-388
3- Tefsir İbn Atiyye/6-138
4- el-Basît Vahidi/3-914, Tefsir es-Sem‘ânî/2-321, Tefsir Ebussuud/3-291
5- İbn Mace,2043
6- Fi Zilal c.7 s.428
7- Zadül Mesir İbn el-Cevzi 3/285

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir