Allah’ın “Peygamber Göndermediği Kavme” Müşrik Demesi Cehaletin Mazeret Olmamasına Delilmidir?

Cehaleti mazeret olarak kabul etmeyenlerin, delillerinden biri ise şu ayetlerdir; “Apaçık delil kendilerine gelinceye kadar ehl-i kitaptan ve müşriklerden inkârcılar (küfürden) ayrılacak değillerdi. (İşte o apaçık delil,) Allah tarafından gönderilen ve tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir.” (1),  “Firavun’a git; doğrusu o azmıştır.”(2) Burada “azmıştır” kelimesi Arapçada  “Tağa” diye ifade edilmiştir. Yani Allah firavun Hz.Musa ona gitmeden için “Tağut” kelimesini kullanmıştır. “Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah’ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.” (3), Din tamamlanmamış olmasına rağmen ki Resulullah (sav)’in henüz nübüvvet görevi devam etmekte, bana Allah’ın kelamını anlat diyen bir kişiyi, Allah cehaletini özür saymayarak kafir demiştir. Ve bu kişinin müşrikliğini ise cehaletine nisbet ederek onların bilmeyen bir kavim olmalarını bildirmektedir. Onların bilmeyen bir kavim olmaları, cahil olmaları, müşrik olmalarına engel olmamıştır. “Bilinmeli ki halis dindarlık yalnız Allah için olanıdır. Allah’tan başka şeyleri kendilerine koruyucu kabul edenler, -ki sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara tapıyoruz” diyorlar- ayrılığa düştükleri konularda Allah onların arasında hükmünü verecektir. Yalancı ve inkâra saplanmış kimseyi Allah kesinlikle doğru yola yöneltmez” (4) Bu ve buna benzer ayetlerde Allah Peygamberin gitmediği topluluklar için “Müşrik”, “Tağut” vb ifadeler kullanmıştır. Dolaysıyla bunlara Peygamber gitmemesine rağmen bunlar “Müşrik”, Kafir olarak anılmıştır, Allah şirki affetmeyeceğini bildirdiğine göre cehalet mazeret değildir.

Öncelikle bu Ayetleri açıklamadan, şu iki ayrımı yapmamız gerekiyor. Yeryüzündeki insanların bütünün iki seçenekten biri olma ihtimali vardır; Ya Müslümandır yada kafirdir, bir diğer üçüncü seçenek yoktur. Nitekim Allah Kur’an’da “Allah katında tek din İslam’dır.”(5) buyurmuştur.

Cehaleti mazeret olarak görmeyenlerin, delil olarak getirmiş oldukları ayetler asli kafir olanlar hakkındadır. Asli kafir; Yani İslam’ı din olarak hiçbir zaman benimsememiş, şehadet getirip Müslüman olmamıştır. Dolaysıyla ister ateist, ister Yahudi, ister Hristiyan, isterse Budist putperest olsun İster alim ister cahil olsun farketmez bu kimseler Müslüman kategorisinde sayılmaz çünkü hiçbir zaman iman etmemiş Müslüman olduğunu ikrar etmemiş kimselerdir. Bu kimselerin hükmü dünyada Müslüman hükmünde olmayıp yani ölürse kefenlenip yıkanmaz İslam’i usullere göre gömülmez, İslam’daki miras taksimi bunlara olmaz vs. çünkü bunlar asıl olarak Müslüman değillerdir. Ahiretteki durumlarına gelince hüccet ulaşıp, ulaşmaması noktasında akıbetleri Allah’a kalmıştır. Dolaysıyla Asli kafir ile Müslüman olup da cehaleten şirke düşen birbirinden ayırıp bu şekilde değerlendirmek gerekiyor. Bu kesimin bizim değerlendirmemiz ile bir alakası olmayıp bizim cehaletin akidevi meselelerde de mazerettir dediğimiz kesim Müslüman olduğunu söyleyip fakat bilmeden Allah’a gerek ameli gerekse itikadi meselelerde şirk koşmasıdır.

Yani bizim iddiamız asli kafire değil Müslüman olduğunu söyleyen kimseyedir ve buna hüccetin ikame edilmesi gerektiğini ifade ederiz. Asli kafire gelince bu kişi İslam’ı duymamış bilmiyorsa dünyada küfür hükmünde Ahiretteki durumunu ise Allah bilir. Eğer hüccet buna ulaştırılmış buda anlayıp bildiği halde inkar ediyorsa Allah Kur’an’da onların yerinin cehennem olduğunu bildirmiştir.

Yani bu noktada cehaleti mazeret olarak görmeyen kimseler, asli kafirin üzerinden Müslüman olduğunu iddia eden kimsenin hükmünü çıkarmaktadırlar nitekim bu batıl ve usul dışı bir kıyastır.

Nitekim İbn Teymiyye ve diğer alimlerde bu ayrımı zaruri olarak görmüşlerdir. Cehaleti mazaret saymayanlar Müslüman olup da şirke düşen kimse için zahirine bakıp hüküm veririz derler, ama bu kimselerde zahir olan diğer yön ise Müslümanlığına işaret eden amelleridir. Nitekim Allah’ı İlah olarak kabul ediyor, namaz kılıp oruç tutuyor dolaysıyla şüpheli bir durumdadır yani şirk ameli olmasıyla birlikte Müslüman ameli de mevcuttur. İşte bu noktada İbn Teymiyye gibi Aliimler asli kafirler ile İslam’dan olup da tevil ile hatalı olanları ayırt etmişlerdir. Kendisinde  iki durumunda olduğu kimse için bunların asli kafir olan Yahudi, Hristiyan vb. gibi olmadığını müslüman olup kimi yönüyle günahkar yada fasık olduğunu söylemiştir.(6)

Sonuç olarak asli Kafir ile Müslüman olduğunu ikrar eden ama cahilliğiyle hatalı olan kimsenin durumunu ayrı değerlendirip ele almamız gerekiyor. Allah’ın Kur’an’da Peygamber göndermediği kavme “Müşrik”, “Kafir” vb. ifadeler kullanması, Asli kafirler ile alakalı olan bir durumdur.

Kaynakça;

  1. Beyyine/1
  2. Naziat/17
  3. Tevbe/6
  4. Zümer/3
  5. Ali İmran/19
  6. İbn Teymiyye Camiu Resail 1/244-245

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir