Fetava es-Sadiyye’de “Cehalette Özür” Bahsi

Abdurrahman es-Sadi Fetava-i Sadiyye kitabının Babı Hükmü Mürted bölümünde cehalet özrünü, cehaletin mazeret olduğunu kabul eden ve etmeyen iki kişinin münazarası şeklinde ele almıştır. Bu münazara şuana kadar değindiğimiz konuların bir özeti şeklindedir. Bu makalede bu münazarı tercüme edip sunacağız. Asıl metinde zikri geçen şahıs diye ifade edilir ama biz karışıklık olmasın diye, birinci kişi olarak tercüme ettiğimiz cehaleti mazeret kabul etmeyen ikinci şahıs ise cehaleti kabul eden kimse yani es-Sadi’yi temsil etmektedir.

“Kendisinde küfür gerektiren birşey meydana gelen belirli şahsın tekfiri hakkında münazara;

Birinci şahıs(cehaleti özür saymayan) dediki; “Muhakkak ki Kur’an, Sünnet ve İcma işaret eder ki kim Allah’dan başka Melek, Nebi, salih bir kimse, put veya bunun dışında herhangi birşeye dua ederse, bu kimse kafirdir. Ebedi cehennemde kalacaktır. Bu bilinen dinin zaruri meselelerindendir inkarı mümkün değildir. İnsanlardan biri bu yaptığında ister mukallid ister tevil edilmiş ister inatçı isterse cahil olsun bu kimse müşriktir kafirdir. Bundan dolayı Allah Kur’an tabi olan veya olunan inatçı yada cahil diye ayırt etmemiş hepsine kafir demiştir. “Hayır hayır! Onların dedikleri şundan ibarettir: “Biz babalarımızı bir inanç üzerinde bulduk, elbette biz onların izlerinden giderek doğru yolu buluruz.”(Zuhruf/22)

Bu buyrukta hiçbir şüphe yoktur ki o kimseler hak üzerine olduklarını zannediyorlardı. “Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir. İşte onlar, rablerinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden…”(Kehf/104-105)  Yaptıkları iyi şeylere inanmaları onların tekfir edilmesine de mani olmamıştır. İşte aynen bu şekilde kim Allah’dan başkasına dua ederse yada sadece Allah’ın güç yetirebileceği bir konuda başkasından yardım dilerse(istiğase yaparsa) ister inatçı olsun ister olmasın, ister delili bilsin ister bilmesin bu kimse kafirdir, müşriktir. Yahudi, Hristiyan ve diğerleri ile İslam’a mensub kimsenin cehaleti arasında ne fark vardır ki? Yine dirilişi inkar edenler ile Allah dışındakilere dua eden ona sığınan ve sadece Allah’ın yapabileceği ihtiyaçlarını isteyen arasında ne fark vardır? Bunların hepsi kafirdir. Resulullah apaçık bir şekilde tebliğ etmiştir. İster anlasın ister anlamasın kime de Kur’an ulaşmışsa bu kimseye hüccet ikame edilmiştir.”

İkinci şahıs (cehaleti özür sayan); Senin Kur’an, sünnet ve icma ile söylediğin, Allah dışındakine dua etmek, ona istiğasede bulunmanın şirk veya küfür olduğunda hiçbir şüphe yoktur. Ancak senin Resule iman etmeyen ve tasdik etmeyen Yahudi, Hristiyan ve diğer kafirler ile    Hz.Muhammed(s.a.v) iman eden onun her söylediğini doğrulayan, ona itaat eden, sonra Allah dışında başkasına dua eden ve şirk ameli işleyen ancak bu yaptığını idrak edememiş ve yaptığının şirk olduğu şuurunda olmayan iman eden kimseyi bir tutman şüphesiz ki apaçık bir hatadır. Buna Kur’an, Sünnet, sahabe ve tabiinin icması işaret eder ki bunların arasını ayırmak gerekir. Dinde inkar edilmesi mümkün olmayan ve bilinmesi gereken mesele Yahudi, Hristiyan ve diğer kafir sınıflarının kafir olduklarıdır. Ancak kim Resule iman etmişse, onun her söylediğini doğruluyorsa, dinine de bağlıysa ancak itikadında sözünde yada fiilinde hata varsa gerek cahillikle, taklidle veya tevil ile Allah (bu kimse için) şöyle buyurmuştur; “Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma.”(Bakara/286) Allah Resulullah’ın ümmetinden hata ile unutma ile veya ikrah altında olduğu durumları affetmiştir. Bu ister söz alanında ister itikad alanında olsun. Denilirki; Kim ona inanırsa veya amel ederse o kafirdir. Ancak bilgisizlikten dolayı bazı şahısların tekfir edilmesini engelleyen bazı maniler vardır. Dolaysıyla o kişi tekfir etmeden önce durup düşünmemiz gerekir. Biz her ne kadar onun sözünün küfür olduğundan şüphe etmiyorsak bile, söz konusu engelden dolayı durmamız gerekir. Sahabeler ve tabiinde bidatler konusunda bu şekilde yapmışlardır. Onların döneminde harici, mutezili ve kadercilerin bidatleri gibi bidatler çıkmış, bunlar Kur’an ve sünnetten bazı nasların yalanlanmasını, tahrifini ve reddini içermekteydi ki bu küfürdür. Ancak sahabe ve tabiin onları tevil ettiklerinden dolayı muayyen yani ferdi olarak tekfir etmekten geri durmuşlardır. Haricilerin şefaat naslarını yalanlamaları, büyük günah işleyenlerin Müslüman olduklarını yalanlamaları, mutezilenin büyük günah işleyene şefaati yalanlaması, kaderi inkar etmeleri, Allah’ın sıfatlarını iptal etmeleri, haricilerin sahabe ve Müslümanların kanlarını helal saymaları, ve diğer söyledikleri bütün sözleri ile Allah’dan başkasına dua etmenin ve ondan başkasından yardım  isteyenin (istiğase yapanın) arasında bir fark yoktur. Şuyhul İslam(ibn teymiyye) el Raddu alal bekri ve el raddu alal ehnai kitabının bir çok yerinde bu gibi durumların bazı şeyhlerde vuku bulmasını  açıklamıştır ve demiştir ki bu kimselerin tekfir edilmeleri cehaletin ağır basmasından ve risalet mesajı hakkında ilmin az olması sebebiyle hüccet ikame edilmeden tekfir edilmeleri mümkün değildir. Onun bu sözleri meşhurdur ve bilinmektedir. Bizim için anlaşıldı ki bu gibi konular kendisinde cehaleten, taklid veya inat olmaksızın tevil ile bulunursa bu kimsede küfür vuku bulsa bile o kimse söz konusu maniden dolayı muayyen bir şekilde tekfir edilmez.”

Birinci şahıs(cehaleti özür saymayan) dediki; Senin ifade ettiğin “Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma.”(Bakara/286) ayetine gelince Şari(Allah) bu ümmetin işlediği hataları kaldırmıştır. Ancak bu hatalar feri ve ictihadi(hafi) meselelerdedir. Dinin asli meselelerine bilakis dinin aslı olan tevhid meselelerine gelince bunda hatada inatta aynıdır. Aralarında bir fark yoktur bunu taklid ehli kafirlerin tekfir edilmesi bahsinde söylemiştik. Ancak senin Resulu doğrulamaları ve ona itaatte de bağlıdır buda tekfire engeldir sözüne gelince, bu kabul edilemez. Zira Allah’ın birlemenin, birtek O’na dua etmenin, birtek ondan yardım istemenin ve diğer ibadetlerin vucubiyetini yalanlayan kimse onu nasıl doğruluyordur? Dinin aslı esası olan tevhide itaat etmeyen O’na itaatte nasıl bağlı olabilir? O kimse ki Allah’tan başkasına dua etmiş, Rabbini unutup yardım dilemiş, kalbi yaratılmışlara yönelmiştir. Nerede bağlılık? Nerede Tasdik? Bu kabul edilemez, delili de olmayan kuru bir iddiadır. Sizin bu benzettiğiniz Harici, Mutezile ve diğerlerinin bidatleri ile bunlar arasında büyük fark vardır. Bir tarafta Resullerin davetinin esası ve dinin aslı olan tevhid vardır ki Resullar bunun uğrunda cihad etmiştir. Kur’an başından sonuna kadar bunu temellendirmiş, ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır. Diğer tarafta ise Allah ve Resulü’ne ve tevhide iman etmekle birlikte, haktan sapmış kimseler amellerinde ve inançlarında hata yapmış kimseler vardır. Bu ikisi arasında apaçık fark vardır. Bu ikisini birleştiren hatalıdır doğruyu bulamamıştır.

İkinci şahıs (cehaleti özür sayan); Ayette bahsi geçen hatanın asli(zahir) meselelerden olmadığı hafi meselelerden olduğuna dair söyleminiz, delilsiz bir söylemdir. Allah ve Resulü ümmette affedilen konularda asli(zahir) ve feri(hafi) diye bir ayrım yapmamıştır. Selefin bidat ehlini tekfir etmedi sözümüze gelince, tevil ettikleri meseleler sadece usulü ed-din meseleleridir. Özellikle mutezile gibi Allah’ın sıfatlarını iptal edenler bu şekilde yapmıştır. Şüphesiz ki Tevhid; Allah’ın kemal sıfatlarının isbatı, ona ibadetin ve ona şirk koşmamanın çerçevesindedir. Birinci kısımda ifade ettiğimiz  cehaletinden, tevilinden veya taklidinden Allah’ın sıfatlarını inkar eden kimseyi hüccet ikame etmeden tekfir etmediğimiz gibi, aynı şekilde tevilden, taklidten ve cehaletten dolayı Allah’tan başkasına bazı ibadetleri sarfeden kimseyi de hüccetin ikamesi olmadan tekfir etmiyoruz. Sıfatlarda engel olan durum ibadette de engeldir. İsim ve sıfatta ibadette Peygamber tarafından ortaya konulmuş ve tebliğ edilmiştir. Ancak Peygamberin ümmeti bu iki konuda veya birinde sapmışlardır. Peygamberin menettiği ve yasakladığı dinde bilinmesi gereken bu yola girmişlerdir. Kendisine gelen bu iki hususu(sıfat ve ibadet) bilen, hak kendisine beyan edildikten sonra inat edip inkar eden kimse kafirdir. Kim ki zahirinde ve batınında iman etmişse ancak haktan cehaletten dolayı sapmışsa. Bu kimseyi kesinlikle bu hal üzereyken, kendisinde tekfire mani durum olduğu müddetçe kendisine hüccet ikame edilip inkar edip inat edene kadar tekfir etmiyoruz. Bundan dolayı biz ve siz kendisinde bu gibi şeyler sadır olan sarsari gibi,  istiğase eden, Allah’dan başkasına dua eden, ve ihtiyaç talebinde bulunan kimseleri zikri geçen illetten dolayı mutlak olarak tekfir etmiyoruz. Bunun gibi örnekler Şeyhul İslam’ın daha önce geçen sözlerinin içine dahildir. Sizin “dirilişi inkar eden, tıpkı gerek inatçı olsun gerek inatçı olmasın, Allah ve Resulü’nü inkar eden kimseyi tekfir etmede tereddüt etmiyorsunuz” söyleminize gelince; Bunların hepsi bir konudur. Ancak tevil gerçekleşmiş, sıfat ve tevhid meselelerinde yaygınlık kazanmıştır. Dirilişin inkarı ise bu şekilde değildir çünkü böyle bir durum söz konusu değildir. Bununla birlikte uzak bir memlekette yetişmiş veya yeni Müslüman olmuş birinin bunu söylemesi farzedilecek olursa, bu kimseye bu konulardaki hükümler açıklanır ondan sonra inkarda ısrarcı olursa kafir hükmü verilir.(Burada es-Sadi; İslam’da diriliş gibi bir şeyin olmadığını zanneden ile İslam’da Kur’an’da diriliş var ancak bunu inkar etmekle Müslüman olduğunu iddia eden söylüyor.) Kim Allah’a ve Resulüne iman etmişse, o ikisini doğrulayıp itaatte bağlılık gösteriyorsa, ancak peygamberin getirdiğinin bir kısmını cehaletle veya ilimsiz olarak inkar ederse her nekadar yaptığı küfür ise de Resulullah’ın getirdiğine cehalet özründen dolayı usul ve füru ayrımı yapmaksızın mazeretlidir. Çünkü küfür Resulullah’ın getirdiğinin bir kısmını veya tamamını bile bile inkar etmekle olur. Böylece sen peygamberi inkar eden kafirleri taklid edenlerle, peygamberin getirdikleri cehaletle, delaletle, ilim ve inat olmaksızın inkar eden müminlerin arasındaki farkı anlamış oldun.”

Kaynakça;

Fetava es-Sadiye s.578-584 (farklı baskılarda s.443-447)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir