Kader inancı İslam’da olduğu gibi bir çok dinde anlaşılması en zor meselelerden biridir. Hristiyanlık’ta Allah Adem’i yaratır cennete koyar, onun bir parçası olarak da Havva’yı yaratır ve Adem’e şöyle söyler; “İyiyi ve kötüyü bilme ağacından kesinlikle yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.” (Yaradılış 2:17) Adem Allah’ın emrine karşı çıkar ve o ağaçtan yer. Hristiyan inancına göre Adem’in bu günahı bütün insanlığa mal olur ve bütün insanlar Adem’in işlediği günahtan sorumludurlar ve bütün insanlar günahkardır. Nitekim cennette ölümsüzken ölümlü oldular, mutluyken mutsuz olabilecekleri bir hayata sürüklenmiş oldular.Bundan dolayı “İlk Günah” söylemi meşhur bir söylemdir. Hristiyanlar bu inanışlarını şu naslarına dayandırırlar; Pavlus “Bir adamın söz dinlemezliği yüzünden birçokları günahkar kılındı”(Romalılar 5:19), Davut şöyle yazmıştır; “Nitekim suç içinde doğdum ben, günah içinde anam bana hamile kaldı” (Mezmur 51:5) Bu vb. ayetlerine dayanarak bütün insanlığın kirli ve günahkar olduğu ifade edilir. Nitekim Pavlus; “Günah bir insan yoluyla, ölüm de günah yoluyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi” (Romalılar 5:12) demiştir. Hristiyanlar Mesih lütfuyla bu günahlardan arınacaklarını düşünürler.
(Dikkat yazı spoiler içerir.)Dark Dizisi üçüncü sezonu yayınladı. Dizi senaryosunu kader anlayışı üzerine çizmiştir. Winden kasabasında Mikkel gizemli bir şekilde kaybolur, kaybolan bu çocuk bir mağarada zamanda yolculuk yapıp daha eski bir zamana geçmiştir. Kasabadaki olumsuzluklar yaşananlar her şey bir döngüye bağlıdır ve önceden yaşanılacak her şey belirlenmiştir. İlerleyen bölümlerde kasabada gerçekleşecek olan kıyamete odaklanan dizide Jonas bu döngüyü kırıp yaşanılan bütün acılara son vermek istemektedir. Dizide Kahnwald, Nielsen, Tidemann, Doppler aileleri bir düğüm gibi birbirine bağlanmış yaşananlar sürekli tekrar etmektedir. Ne seçilirse seçilsin ne tekrar edilirse edilsin olan durum değişmiyor ve sonuçlar aynı oluyordu. İkinci sezonun sonunda bu döngünün sadece zamanla sınırlı kalmayıp aynı zamanda yeni bir dünya olduğunu sinyalini veriyor. Son sezonu, sezon boyunca kimi noktalarda dile getirilen “Bildiklerimiz bir damla, bilmediklerimiz ise bir okyanustur.” Sloganı çerçevesinde anlamak mümkün. Dizi bölümler geçtikçe olayları daha bir genişletiyor ve olaylara daha bir geniş açıdan bakmak gerektiği izlenimi veriyor. Son sezonda Jonas’ın dünyasında yaşananların aynı şekilde Martha’nın da dünyasında yaşandığını ve Martha’nın da kendi dünyasında yaşananlar için mücadele ettiğini anlıyoruz. Jonas, her şeyin yok olmasıyla olanların düzelebileceğini düşünürken Martha’a yaşam döngüsünün devam etmesi gerektiğini düşünmektedir. Dizide sonuç olarak üçüncü bir dünya vardır ve bu dünya ise gerçek normal olan dünyadır. Üçüncü dünyada bütün ailesini kaybeden ve dizide sürekli saatçi olarak tanıdığımız H.G Tannhaus Winden’de bir trafik kazasında bütün ailesini kaybetmiş zamanı geriye alabilmek için ise bir zaman makinesi tasarlamıştır. Bu zaman makinesi Tannhaus’u geriye götürmemiş ve birbirine bir düğüm gibi bağlı iki dünya ortaya çıkarmıştır. Bu iki dünyada ise bütün her şeye sebep olan Jonas ve Martha’dır. Bu durumu düzeltmek için Tannhaus’un ailesinin kaza yapacağı güne giderler ve bu kazayı önlerler böylece zaman makinası icad edilmemiş ve herşey normale dönmüştür.
Dizideki Jonas ve Martha ile Hristiyanlıktaki Adem ve Havva hikayesi “İlk Günah” kavramı çerçevesinde birleşmektedir. Zaten son sezonda birçok sahnede Adem ile Havva’nın resmi Jonas ve Martha ile ön plandadır ve tıpkı bütün insanlar Adem ve Havva’ya bağlı olduğu gibi iki dünyadaki Winden Kasabası sakinleri Jonas ve Martha’ya bağlıdır. Hristiyanlık’da ilk günaha karşılık olarak Mesih’in lütfu varken. Dark’da bu Matrix Hatası olarak değerlendirilip Jonah ve Martha işlenen ilk günahı yani H.G Tannhaus’ın ailesini kaybettiği o anı düzeltirler, zaman makinesi de yapılmamış olur ve bütün sorunlar düzelir ve hayat normalleşir.
Diziyi aslında Hristiyanlığa bir eleştiri yada bir isyan olarak değerlendirebiliriz. Adem o günahı işlememiş olsaydı insanlık bu kadar zulüm görmeyecekti. Şayet adem olmasaydı bizler cennette ölümsüz ve acısız bir şekilde yaşayacaktık Adem’in suçu neden beni bağlıyor ve ben neden Adem yüzünden imtihandayım? Bu sorularla birlikte dizi üzerinden, Hristiyanlık’da olan bu tezat daha kolay anlaşılabilir.
İslam’da suçun şahsiliği vardır nitekim Allah Kur’an’da “Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez.” (Fatır/18) buyurarak bu durumu net olarak ifade etmiştir. Dolaysıyla İslam’da ilk günah diye bir olay yokken kimi alimler Adem ile Havva’nın olduğu yerin bizlere vadedilen sonsuz Cennet olmadığını ifade etmişlerdir. Maalesef İslam kaynaklarına Yahudi ve Hristiyan kaynaklardan eklenmeler veya etkilenmeler gerçekleşmiştir. Bunun bir örneği Buhari ve Müslim’de geçen şu hadistir;“Havva olmasaydı kadın cinsi, kocasına ebediyyen ihanet etmezdi.[1]” Hadisin şerhlerinde Havva’nın Adem’i o ağaçtan yemesi konusunda kararlı tutumu yada Adem’i teşbihte hata olmasın fitlemesinden dolayı Adem’in ağaçtan yediği bundan dolayı bu eylemi ilk yapan Havva olduğu bildirilmektedir. Metinden de anlaşılacağı üzere sadece ilk yapan değil aynı zamanda bütün kadınlara bir nevi miras bıraktığı anlaşılıyor. Nitekim İbn Hacer Fethul Bari’de İmam Nevevi’de Minhac’da bu hadisin şerhini yaparken kadın ırkının ihanete meylini buna bağlıyorlar Hatta İbn Hacer nerdeyse bütün kadınların kocalarına gerek fiili gerek kavli ihanetlerini üstlendiklerini ifade eder. Bu rivayetin İsrailiyyat olduğu açıktır her ne kadar Buhari ve Müslim’de de olsa bu hadis Kur’an’a aykırı ve İslam’ın en temel ilkelerinden biri olan suçun şahsiliği ilkesine aykırıdır. Allah Kur’an’da bu suçu Adem’e yüklemiştir; “Bunun üzerine “Ey Âdem!” dedik, “Bil ki bu senin de eşinin de düşmanıdır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa mutluluğunu yitirirsin! Burada sana acıkmak da çıplak kalmak da yok. Yine burada susuzluk çekmezsin ve sıcaktan bunalmazsın.” Derken, şeytan şöyle diyerek onun kafasını karıştırdı: “Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacının ve son bulmayacak bir hükümranlığın yolunu göstereyim mi?” Nihayet ikisi de o ağaçtan yediler. Bunun üzerine mahrem yerleri kendilerine göründü, üstlerini cennet yaprağıyla örtmeye çalıştılar. Böylece Âdem rabbine karşı gelmiş ve yolunu şaşırmıştı. Sonra Rabbi onu seçkin kıldı, tövbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.(Taha/117-122) ayete göre suçu işleyen dolaysıyla tövbe edende yine Adem’dir. Olayın Havva ile bir alakası olmadığı gibi sonraki kadın ırkının da bir sorumluluğu yoktur. Erkeğinde ihanet edeni olduğu gibi kadınında vardır. Hiçbirinin günahı bir başkasının yüzünden değil ancak kendi hatasındandır.
Sonuç olarak Dark dizisi Hristiyanlık’daki çarpık inancı bize hatırlatırken İslam’da doğru bildiğimiz yanlışları da hatırlatmış oldu.
[1] Buhari, “Enbiya”, 1, 25; Müslim, “Rada’”, 62, 63