Bir hadis inkarcısına(!) Sorulan klasik sorular; Kur’an’da namaz var mı? Vakit, rekat cuma namazı vs. Yada Haccın rukünleri Kur’an’da var mı?
Bu sorularda haklılık payı olmakla birlikte yanlış sorulardır. Çünkü Namaz gibi Hacc gibi uygulamalar nesiller boyu uygulamalı yani mütevatir olarak gelmiştir.
Hadis eleştirisinde Mütevatir ve Ahad hadisler ayrılmalıdır. Nesiller boyu uygulamalı olarak gelen Mütevatir sünnet Resulullah’ın teşri yönünü ifade eder ki Hikmet’de budur. Allah şöyle buyurmaktadır; “Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, Kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.” (Bakara/129)
Ahad hadis ise Kur’an,sarih akla ve Mütevatir sünnete uyduğu oranda Hikmet kapsamındadır. Bu hikmet ise evrensel olabileceği gibi tarihsel de olabilir.Ahad hadisleri bu kriter çerçevesinde düşününce Resulullah’ın Kur’an dışında Ahad hadisler bakımından teşri yönünün olmadığını görüyoruz.Yani Peygamber’in verdiği bütün hükümler Kur’an’dan çıkarılmış hükümlerdir. Hz.Ayşe “Peygamber’in Ahlakı Kur’an’dı” buyurmuştur. Ahlak zaten bütün yaşamı kapsar. Bu noktada tek teşri kaynak ve hikmette dolaylı yoldan Kur’an olmuş oluyor.
Sünneti bir bütün olarak reddedenler ile bütün hadisleri Peygamberin İsmet sıfatına bağlayıp her hadisi Hikmet çerçevesinde değerlendirenler arasındaki mutedil çizginin bu olduğu kanaatindeyim.
Hikmet genel olarak Kur’an’da Allah’ın ya muamelat hakkında verdiği bir hüküm ile kullanılmıştır. (Bakara/231-240, Nisa/11-24-92, Maide/38, Tevbe/60 Nur/58-59, Mümtehine/10) yada Halık sıfatı üzerinden yarattıkları hakkında ki ayetler çerçevesinde ( Hadid/1, Haşr/1, Fetih/7, Casiye/37, vb.) Değerlendirmiş. Bunları bir cümleyle açıklayacak olursak “Hikmet bir şeyin yerli yerinde yapılması” demektir Bir çok ayette kendisinin hikmet sahibi olduğunu söylerken yine Kur’an’da da hikmet olduğunu ifade etmiştir. (Zuhruf/4)
Bununla birlikte Kur’an Hz.Yahya hakkında şöyle demiştir; (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) “Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut.” Daha çocuk iken ona hikmet verdik. (Meryem/12) yine Bakara Suresi’ndeki “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir…” (Bakara/269) من lafzı umumu ifade eder. Dolaysıyla Kur’an bize hikmetin sadece peygamberlere değil herkese verilebileceğini ifade ediyor. Bu açıdan Allah’ın hikmeti indirmesi veya vermesi ahad hadislerin ayrı bir vahiy olarak verildiğini yada nazil olduğunu ifade etmez. Resulullah’ın fiilinin, kavlinin yada takririnin Kur’an’a dayalı olduğunu Kur’an’i bir ölçüyle ortaya koyduğu doğru hükümler veya kararlardır. Bu açıdan gerek Peygamberlerin gerekse alimlerin kararları veya hükümleri Kur’an’a dayalı olmalıdır. Doğru hüküm veya karar ise bu hikmettir. Yanlış veya Kur’an’a dayalı değilse Peygamber açısından mümkün değil çünkü o vahye bağlıdır. Bu çerçevede ona atfedilen hadisler ona ait değildir. Alim, müctehid veya müminin ise kararının veya hükmünün hatalı olduğunu gösterir.
Resulullah şöyle buyurmuştur; “Zarara karşılık zarar vermek yoktur.” (İbn Mace, Ahkam, 17) bu hadis usul literatüründe en temel ilkelerden biridir. Resulullah’ın bu ifadesi vahye dayalı olduğundan evrensel bir hikmet halini almıştır zaman ne kadar değişirse değişsin. Toplumlar ne kadar değişirse değişsin bu ilke sürekliliğini koruyacaktır. Ancak bu sözün Resulullah’a vahiy ile bildirildiğini ifade etmek çok da doğru olmayacaktır. Kur’an ceza hukuku ile bunu zaten ortaya koymuştur. Örneğin kısas, zarar verilen, zarar verene zarar vermez. Cezayı devlet uygular. Kur’an’ın mehtevası üzerine, Resulullah bu konuyu daha bir açık hale getirmiştir ve Kur’an’ın ilkerinden çıkarım yaparak ilke oluşturmuştur.
Hz.Ömer vahyin ruhunu anlamıştı bundan dolayı Muvafakatı Ömer dediğimiz bazı ayetler, Hz.Ömer’in ifadesinden sonra nazil olmuştur.
Bir başka örnekte İmam Gazali’nin pamuk örneği Gazali Kur’an’da muhtemelen mucizelerden yaptığı çıkarımla pamuğun ateşten dolayı değil, Allah dilediği için yandığını ifade etmiştir. Buda “Nedensellik” ilkesine aslında aykırı bir söylemdi. Bu konu uzun bir konu tabi ancak günümüz Kuantum Fiziği Gazali’yi haklı çıkardı. Kuantum fiziğinde yeralan “Nedensel Ayrılamazlık” ilkesi bizim sürekli zihnimizde yer alan önce A daha sonra B ilkesini altüst etmiş durumda. Mateus Araújo bunu şöyle ifade etmektedir. “Günlük hayatta birşeyin ardından diğer şeyi deneyimlemeye, nedenlerini izleyen etkilere alışkınız. O yüzden doğanın derinliklerinde işlerin böyle yürümediğini fark etmek biraz tedirgin edici. Olaylar belli bir nedensellik sıralaması olmadan oluyor; dolayısıyla hangisinin sebep hangisinin sonuç olduğunu söyleyemiyoruz.”
İmam Gazali “Keşf, rüya veya vahiyle” aldığı ilhamdan değil Kur’an’dan aldığı ilhamla hikmete varmıştır.
Sonuç olarak Hikmet Kur’an’i bir bakış açısıyla verilen karar ve hükümlerin bütününe denir.