
Allah’ın er-Rahman ve er-Rahim isimleri üzerinde tefekkür edince, Allah’ın kullarına ne kadar değer verdiğini, ancak insanoğlunun buna karşılık nankörlüğünü anlamak mümkün değil. Ancak insanoğlu gerçekten nankördür. “Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür! (İbrahim/34)
( الرحمن ) er-Rahman ve ( الرحيم ) er-Rahim İsimleri ( الرحمة ) Rahmet’den türemiştir. Her ne kadar köken olarak aynı olsalarda ikisinin manaları farklıdır. Alimler bu iki manayı şu şekilde açıklamışlardır;
( الرحمن ) er-Rahman; Allah’ın dünyada herkese merhamet edip, rahmet etmesidir. Yani Müslüman kafir ayrımı yapılmadan herkese Allah’ın rahmet etmesi anlamına gelir.
( الرحيم ) er-Rahim; Allah’ın ahirette sadece müminlere merhamet edeceği anlamında kullanılmıştır.(1)Nitekim Allah ayette şöyle buyurmaktadır “وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يمًا” Allah, mü’minlere çok merhamet edendir.(Ahzab/43)
Bu açıdan bakınca er-Rahman’ın daha kapsayıcı bir anlamı varken er-Rahim ise daha bir hususi anlam taşımaktadır. Nitekim Allah Kur’an’da اَلرَّحْمٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوٰى Rahman arşa(göğe) istiva etmiştir.(Taha/5) Buradaki istivadan kasıt herşeyin Allah’ın kontrolünün altında olduğu anlamına gelir nitekim sonraki ayette “Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında ne varsa hepsi O’nundur.”(Taha/6) diyerek buna işaret etmiştir. Ancak ayetin başında Rahman’ın arşa istiva ettiğini belirtmesi aslında Allah’ın kontrolünde olan varlıklara karşı merhametli olduğunun bir göstergesidir ki başka bir ayette bu şu şekilde ifade edilmiştir; وَرَحْمَت۪ي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍۜ Rahmetim herşeyi kuşatmıştır. (Araf/156) Bu ayetlerden yola çıkarak biz anlıyoruz ki Rahman Allah’ın bütün yarattıklarına merhamet etmesini ifade etmektedir.
Allah’u Teala insanoğluna da merhamet duygusunu vermiştir. Ancak bu hem sınırlı hemde acı-keder gibi bazı etkenlere bağlıdır. Örneğin bir insan yaralanır bir başkası ona merhamet eder yardımcı olur. Yada bir kimse ihtiyaç sahibir ona merhamet edilip yardımda bulunulur. Ancak Allah tüm bu özelliklerden münezzehtir yani haşa kederlendiği için yada acıdığı için merhamet etmiştir cümlesini Allah için kullanmak imkansız bir durumdur.
Rahmetim herşeyi kuşatmıştır. (Araf/156) Bu ayeti tefekkür ettiğimiz zaman Allah’ın kullarına birçok yönden merhamet ettiğini kullarına olan Rahmetin sınırsız olduğunu anlamış oluruz. Bunun en büyük örneği Allah’ın kullarına bahşetmiş olduğu nimetlerdir. Bu nimetler ise sayılamayacak kadar çoktur nitekim Allah وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوهَاۜ Allah’ın verdiği nimetleri sayacak olsanız bitiremezsiniz (Nahl/18) buyurarak aslında bize olan merhametinin de sayılamayacak kadar çok olduğunu bildirmiştir.
İbn Kayyım şöyle demiştir; “Şüphesiz ki kainatta Allah’ın kudreti, rububiyeti(yaratıp yönetmesi) ve mülkü ortaya çıktığı gibi Rahmet sıfatı da ortaya çıkar. Nitekim Allah’ın kullarına bahşettiği nimetleri, ihsanları şahittir ki Allah rahmeti her şeyi kuşatmıştır. Yine bize Peygamber göndermesi, kitap göndermesi, biz cahilken bizi bilgilendirmesi, biz dalaletteyken bizi doğru yola iletmesi, bizler körken görmemizi sağlaması da onun rahmetindendir. Onun isimleri, sıfatlarıyla ve fiilleriyle O’nun bizim mevlamız olduğunu bildirmesi de rahmetindendir…”(2)
Allah’u Teala Kur’an’da şöyle buyurmuştur;
“Gökleri ve yeri yaratan, gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü türlü ürünler çıkaran Allah’tır; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize veren, nehirleri sizin için faydalı olacak şekilde yaratan O’dur. Düzenli seyreden güneşi ve ayı sizin için yararlı kılan, gece ile gündüzü faydalanacağınız biçimde yaratan O’dur. O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür!” (İbrahim/32-34)
Artarda gelen bu ayetlerde dünya atmosferi için insan ve canlılar için en temel ihtiyaç olan “Su, Güneş, Ay, Gece ve Gündüz” Bu beş nimet canlılar için gerçekten çok büyük öneme sahiptir. Şimdi tek tek bu nimetler üzerinde değerlendirme yapıp Allah’ın kullarına ne kadar merhametli olduğunu anlamaya çalışalım.
Su; Tartışmasız olarak herkesin kabul ettiği bilgi suyun hayat kaynağı olmasıdır. Şayet su olmasaydı o zaman yeryüzünde yaşamın olması mümkün olmayacaktı.
İnsan yaşamı açısından; Yapılan pek çok araştırma, bir insanın günlük olarak içme, yemek yapma, banyo ve temizlik ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için minimum 50 litre suya ihtiyacı olduğunu ortaya koymuştur. Bu suyun temiz ve sağlık açısından güvenilir olması ön koşuldur. Bunların yanında, uzmanların bildirdiği üzere, gün içinde insanın tüketmesi gereken 1,5 ile 2 litre arasındaki su; vücut açısından besinlerin sindirimi, deriden toksinlerin atılması, hücreleri ve dokuları doldurma ve idrarla zararlı maddelerin atılması gibi işlevlere de sahiptir. İnsan sağlığı biyolojik, fizyolojik ve psikolojik açılardan bir bütünlük arz eder.(3)
Doğal denge açısından; Suyun kendine özgü termal özellikleri sayesinde, kış ile yaz ya da gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı daima insanların ve diğer canlıların dayanabileceği bir sınırda kalmaktadır. Dünya üzerindeki su miktarı karalara oranla daha az olmuş olsaydı, gece ile gündüz sıcaklıkları arasındaki fark çok artacak, karaların büyük kısmı çöle dönecek ve yaşam imkansızlaşacak ya da en azından çok zorlaşacaktı. Okyanusların varlığını düşünelim. Okyanuslar güneş ışınlarını karadan daha az yansıtır, böylece karalardan daha fazla güneş enerjisi alır, ama bu ısıyı kendi içinde karalara göre daha dengeli biçimde dağıtır. Bu sayede okyanuslar daha sıcak olan ekvator bölgelerini serinleterek aşırı sıcak olmalarını, kutup bölgelerinin soğuk sularını da ısıtarak aşırı soğuk olmalarını ve bunun sonucunda da tamamen donmalarını engeller.(4)
Tüm bunlarla anlıyoruz ki su Allah’ın bize vermiş olduğu en büyük nimetlerden o halde Allah’ın bu rahmetine kayıtsız kalan beşer “De ki: “Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?”(Mülk/30)
Güneş; Canlılar için en önemli yaşam kaynaklarından biri ise güneştir. Şayet güneş olmasaydı. Dünya ısı ve ışık kaynağını kaybedecekti. Dünya donmaya doğru gidecek muhtemelen birkaç sene içerisinde artık gördüğümüz ve bildiğimiz canlılar için yaşamın olmadığı bir yer olacaktı. Örneğin ışık kaynağını kaybeden dünya bir çok yönden enerjisini kaybedecek canlılar yaşamını sürdüremeyecekti. Doğanın dengesi açısından güneşin çok büyük önemi vardır. Örneğin su döngüsünün dünyada gerçeklemesini sağlayan önemli etkenlerden biri olan yağmurun oluşumu güneşe bağlıdır. Nitekim su ve suyun kaynakları güneş sayesinde buharlaşıp yoğunlaşır bulut halini alır. Daha sonra bu buluttan yağmur yağar. Şayet Güneş nimeti olmasaydı doğanın dengesi bozulacaktı. Yine Güneş’in önemini ortaya koyan olaylardan biri ise Fotosentezdir. Yeşil yapraklı olan bütün bitkilerde fotosentez olayı mevcuttur. Güneş ise fotosentezin en önemli etkenidir. Bitkiler güneş ışığında, su ve karbondioksit gibi yalın bileşiklerden karmaşık yapılı organik moleküller oluşturmasına Fotosentez denir. Dünya atmosferinin oksijen içeriğinin üretilmesinden ve korunmasından büyük ölçüde sorumludur ve tüm organik bileşikler ve Dünyadaki yaşam için gerekli enerjinin çoğunu sağlar.(5) İşte bu etkenleri düşününce bize güneşi nimet olarak sunan Allah’a ne kadar hamd edersek azdır. “Sonra Biz Güneş’i ona bir delil kılmışızdır.”(Furkan/45)
Ay; Dünyanın eksen eğimi 25 derece olarak bilinir. Dünyada mevsimlerin oluşmasında bu eğimin ciddi anlamda önemi vardır(6) ve bu eğimi dengeleyen şey ise Aydır. Ay’ın olmadığı bir Dünya herhangi bir zamanda çok farklı eksen eğikliklerine sahip olacak, gezegenimizde bazen Merkür’de olduğu gibi mevsim gözlenemeyecek ya da Uranüs benzeri çok şiddetli mevsimler gözlenebilecekti. Ancak Ay, Dünya’nın eksen eğikliğinin çok yavaş değişmesini ve küçük bir aralığın içinde kalmasını sağlayarak yeryüzündeki yaşama elverişli koşulların süregitmesine katkıda bulunur.(7)
Aynı zamanda ay takvim olarak da kullanılır. Gün,ay ve yıllar için tarih belirler tarihi ta sümerlere kadar devam ederken günümüzde hala kullanılmaktadır. “Güneş ve ay (belli) bir hesap iledir.”(Rahman/5)
Ayın gece vaktinde gökyüzünde oluşturduğu estetik de Yaratan’ın gücünü kuvvetini kullarının estetik anlayışına kadar rahmet yaydığına işaret etmektedir.
Gece ve Gündüz; Kur’an’da gece ile gündüz genel olarak güneş ile birlikte kullanılmıştır.(8) Çünkü gece ile gündüzün oluşmasının yegane sebebi güneştir. Dünyanın sürekli karanlıkta kalması demek güneşini kaybetmesi demektir ki yukarda da açıkladığımız gibi bu yaşadığımız atmosferin zaman içerisinde yok olması anlamına gelmektedir.
Aynı şekilde sürekli gündüzün olması demek sürekli güneşin Dünya’da ısısını yayması anlamına gelir ki bu durumda Albedo etkisi dediğimiz yani yeryüzünden yansıyan güneş ışığının, yeryüzüne ulaşan güneş ışığına oranı daha fazla olurdu bu da buzulların erimesine yeryüzünün su altında kalmasına sonrada kavrulmasına neden olurdu. Sonuç olarak her durumda yaşamın olması imkansız hale gelirdi.(9)
Yine burada anlatamayacağımız kadar çok olan Allah’ın diğer varlıklara da rahmeti görülür. Bitkiler ve hayvanlar vb. hepsinde Allah’ın rahmetinin birer tecellisi mevcuttur. Buraya kadar anlattıklarımız Allah’ın bazı nimetlerinin bize yansıyan rahmet yönü, Allah’ın nimetlerini ve bize sunduğu rahmeti anlatmaya çalışırsak buna ne ömür nede kelimeler yeterli olacaktır.
Müminlerin bu isimlerden yola çıkarak Allah’ın kullarına karşı sevgi dolu ve merhamet sahibi olmalıdırlar. Onların gafletine sinirlenip öfkelenmemeli hikmet, güzel öğüt ve en güzel bir şekilde mücadele etmelidir. Onlara merhamet gözüyle bakmalıdırlar eziyet ve zulüm nazarıyla değil.(10)
Resulullah şöyle buyurmuştur; “İnsanlara merhamet etmeyene Allah’da rahmet etmez.”(11)
Ailede eşlerin birbirlerine karşı sevgi dolu ve merhametli olmaları gerekir nitekim Allah şöyle buyurmuştur; “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”(Rum/21)
Merhamet Müslümanın hayatında en temel ilkelerden biri olmalıdır. İnsanlardan, hayvanlara bitkilere ve diğer tüm canlılara karşı merhametli olmalıdır. Bu ahlak Allah’ın bize öğretmiş olduğu en önemli ahlak ilkesidir.
Allah’ın “er-Rahim” sıfatıyla müminlere merhamet etmesi ancak ona kulluk ve ihlas ile mümkündür. Buda Allah’a ve Resülü’ne itaat ile oluşacaktır. Nitekim Allah şöyle buyurmaktadır; “Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.”(Ali İmran/132) başka bir ayette ise “Şüphesiz, Allah’ın rahmeti iyilik edenlere(Muhsinlere) çok yakındır.”(Araf/56) buyurarak, Ahirette Allah’ın rahmetine ulaşmak istiyorsak O’nun emirlerini gözardı edemeyeceğimizi bildirmiştir. Çünkü bize merhamet edilmesinin yolu O’nun emir ve yasaklarına uymaktan geçer.
Sonuç olarak kainatta ki bütün nimetlerde Allah’ın merhametini görmekteyiz. Allah’ın bunca merhametine karşılık olarak inancımızı ve amellerimizi onun bildirdiği yönde gerçekleştirmeliyiz ki Allah’ın ahirette de er-Rahim sıfatına mazhar olalım nitekim asıl yer, asıl yaşam orasıdır. Allah bize merhamet etsin.
Kaynaklar;
1.Gazali Esmaül Hüsna s.65
2.El-Minhecül üsne fi şerhi Esmaül Hüsna c.2 s.525
3.Seda Özsoy; SU VE YAŞAM: SUYUN TOPLUMSAL ÖNEMİ s.37
4.ÇEKUD Su Nedir? Suyun Önemi
5.Wikipedia/ Fotosentez
6.Doç. Dr. R. Suat Işıldak “Dünya’nın Eksen Eğikliğini Nasıl Ölçebiliriz?”
7.Prof. Dr. Berahitdin Albayrak “Ay Olmasaydı Ne Olmazdı?”
8.En’am Suresi/96. Araf Suresi/54. Yunus Suresi/5. İbrahim Suresi, 33. Enbiya Suresi, 33. Lokman Suresi, 29. Fatır Suresi, 13. Yasin Suresi, 40. Zümer Suresi, 5. Fussilet Suresi, 37.
9.Diyanet Dergisi (Ocak 2002) Dünyanın Hassas Dengeleri Hayati OKYAKMAZ
10.Gazali Esmaül Hüsna s.66
11.Buhari, (Tevhid,2)