
آ م ن (e-m-n) fiilinden türeyen المؤمن (el-Mü’min) lafzı tasdik eden, güvenen, inanan, boyun eğen anlamında kullanılmıştır.(1) Bu kelimenin Kur’an’da kullanımda ise iki önemli anlam dikkat çekmektedir.
(ب) Harfi ile kullanıldığında İman Etmek(İnanmak) anlamında; Allah’u Teala şöyle buyuruyor “وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّ۪نَۚ” Asıl iyilik Allah’a, Ahiret Günü’ne, Meleklere, Kitaplara ve Peygamberlere iman etmektir.(İnanmaktır)(Bakara/177)
(ل) Harfi ile kullanıldığın da Tasdik etmek (Doğrulamak); Hz.Yusuf’un kardeşleri, Hz.Yusuf’u kuyuya attıktan sonra babalarına şöyle demişlerdi; “وَمَٓا اَنْتَ بِمُؤْمِنٍ لَنَا وَلَوْ كُنَّا صَادِق۪ينَ…” Her ne kadar doğru söylesek de sen bizi tasdik etmezsin. (Yusuf/17)
Yine “Asr” suresinde İman’ın ameli boyutuna dikkat çekmiştir. “اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ “İman edip salih amel işleyenler…”
Sonuç olarak anlaşılıyor ki, İman; Dil ile ikrar, Kalp ile tasdik ve kamil iman noktasında ameldir. “Mümin” kimse kendisinde bu üç özelliği barındıran kimsedir.
Allah’ın İsmi olarak tasavvur edildiğinde ise yani “el-Mümin”; Yarattıklarına güven veren, onlara zulmetmeyen, aynı zamanda mucizelerle Peygamberleri tasdik eden(2) anlamında kullanılmıştır.
Allah Kullarına Zulmetmez
El-Mümin isminin en önemli tecellilerinden biri Allah’ın kullarına asla zulmetmeyeceğidir. Nitekim Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır; وَاَنَّ اللّٰهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِلْعَب۪يدِۙ “Şüphesiz ki Allah kullarına zulmedici değildir.” (Enfal/51) Allah’u Teala yarattığı hiçbir şeyde zulmü murad etmemiştir. Nitekim her türlü zarar ve zulmü insanoğlunun kendisi yapmaktadır.
Örneğin kimi kesim savaşlarda ölen çocukların sebebinin Allah olduğunu iddia ederler. “Şayet Allah adil ise yada kullarına zulmetmiyor ise neden savaşlarda çocuklar ölüyor? Yada neden Afrika da yaşayan çocuklar aç?” Diye sorarlar. Bu vb. soruların cevabını şayet mantıklı ve aklı selim ile düşünen birinin aslında zulmedenin Allah değil kulların kendilerinin olduğunun farkına varacaklardır. Nitekim savaşlarda çocukları katledenler beşerin kendisidir. Yada Afrika’da açlık ölen bir kimsenin müsebbibi Allah değil şatafat içerisinde aşırı lüks içerisinde yaşayıp da yardım etmeyen bırak yardım etmeyi onları sömüren insanın bizzat kendisidir. Allah’u Teala şöyle buyurmaktadır; ومَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi kendilerine zulmettiler. (Hud/101)
Allah’ın Hükümleri Emniyettir
Allah’ın Kur’an’da bildirdiği hükümler Allah’ın “el-Mü’min” isminin tecellisidir. Nitekim kimi İslam Alimleri, Allah’ın hükümlerinin beş esas çerçevesinde olduğunu ifade etmiştir. Bunlar; Dinin Muhafazası,(Korunması) Aklın Muhafazası, Neslin Muhafazası, Canın Muhafazası ve Malın Muhafazasıdır. Allah’u Teala’nın bütün hükümleri en temelde bu beş esas çerçevesindedir.
Dinin Muhafazası; İslam’a göre zorla iman etmek yada zorla Müslüman olmak söz konusu değildir. Dileyen dilediği dini seçebilir bu seçtiği dinden dolayı kimse yadırganamaz, dışlanamaz ve düşmanlık beslenemez. Nitekim Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır.
وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ شَٓاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَٓاءَ فَلْيَكْفُرْۙ Deki Hak Rabbinizdendir. Dileyen İman etsin dileyen inkar etsin. (Kehf/29) Dileyen Allah’a imanı seçebildiği gibi dileyen inkarı da seçebilir ve bunun için hiçbir şekilde zorlama yoktur. Nitekim Allah’u Teala Peygamber’e ithafen şöyle buyurmuştur;
وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ لَاٰمَنَ مَنْ فِي الْاَرْضِ كُلُّهُمْ جَم۪يعًاۜ اَفَاَنْتَ تُكْرِهُ النَّاسَ حَتّٰى يَكُونُوا مُؤْمِن۪ينَ Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?(Yunus/99)
Gelenekte her ne kadar mürtedin(dinden çıkanın) öldürülmesinden bahsedilse de aslında delil olarak sunulan nassların her birinin sebebi dinden çıkmaları değil kısas ve isyan sebebiyledir. Bundan dolayı mürted de yukarıda bahsettiğimiz ayetler gereği öldürülmez.
Müslüman olmayan bir kimse mensubu olduğu dinin veya inanışın şiddet ve aşağılama olmaksızın propagandasını yapabilir. Örneğin bir ateist fikirlerini yaymak için dernek açabilir, tv kanallarına çıkıp fikrini beyan edebilir. İslam’da inanç hürriyeti gereği bu kimseler ile sırf inancından dolayı hakaret aşağılama veya şiddet olamaz. Sonuç olarak Dinin korunmasından maksadımız her türlü dinin ve inanışın muhafazasıdır. Elbette ki hak din olarak gördüğümüz İslam’ın muhafazası bizler için daha önem arzetmektedir.
Aklın Muhafazası; İslam aklı selime oldukça önem vermiştir. Aklı selim sahibi olanları sorumlu kılmış, akıl melekesi kendisinde bulunmayan deli, çocuk, bunak vb. kimselerden sorumluluğu kaldırmıştır. Bundan dolayı da aklı selimi engelleyen yiyecek ve içecekleri de haram kılmıştır. Nitekim Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır; “Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister…” (Maide/91) İçki kendisinde bulunan sarhoşluk etkeninden dolayı insanın aklı selimi gider ve aklı başında olmayan bir kimse her şeyi yapabilir. Nitekim Resulullah şöyle buyurmuştur; “İçki kötülüklerin anasıdır.”(3) bundan dolayıdır ki içki ile ortak özelliği taşıyan yani aklı selimi çekip alan her türlü madde haramdır.
Tabi bununla birlikte aklı donuklaştırmaya çalışan her türlü şahıslar, izmler, düşünceler ve sistemlerde tıpkı içki gibi aklı selimi alıp götürmektedir. Körü körüne itaat kültürü, beşeri bir koyun yapıp adeta aklıyla oynamaktadır. Aklını kiraya verenler ise adeta sağır ve dilsiz kesilirler. Allah’u Teala böyle kimseler için “Gerçek şu ki, Allah Katında, yerde debelenenlerin en kötüsü, (bir türlü) akıl erdirmez olan sağırlar ve dilsizlerdir.” (Enfal/22) buyurmuştur. Yine başka bir ayette ise şöyle buyurmaktadır. “O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.” (Yunus/100) Kur’an’ın bir çok yerinde vurgulanan “akletme melekesi” körükörüne bağlılığı nehyetmekte, sorgulayıp düşünüp ona göre karar vermeyi tavsiye etmektedir.
Neslin Muhafazası; İnsan ırkının yada toplumun çekirdeğini oluşturan ailenin İslam’da çok büyük bir önemi vardır. Bundan dolayı İslam zinayı, eş cinselliği, vb. her şeyi yasaklamıştır. Bunları büyük günahlardan saymıştır. Bunları gerçekleştirenler için hadd cezaları olduğunu bildirmiştir. Nitekim Allah Kur’an’da; Zinaya yaklaşmayın, gerçekten o, ‘çirkin bir hayasızlık’ ve kötü bir yoldur.(İsra/32) buyururken. Bu eylemi gerçekleştirenler için ise Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun… (Nur/2) buyurarak cezanın gerektiğini vurgulamıştır. Toplumun temel yapısını bozabilecek sevgi ve saygıyı yok edecek bu vb. eylemlerin önünü kesmiş ve toplumda yaygınlık kazanmaması adına da cezayı topluluğun önünde gerçekleşmesini istemiştir.
Neslin Muhafazası çerçevesinde daha çok zinanın yol açtığı kürtaj da haramdır. Hem haksız yere bir cana kıyılıyor(canın muhafazası) hem de neslin devam etmesine engel teşkil etmektedir.
Canın Muhafazası; İslam haksız yere cana kıymayı yasaklamış, ona dünya ve ahirette ağır ceza yüklemiştir. Haksız yere öldüren için dünyada hadd cezası uygulanmasını emretmiş “Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı… (farz kılındı) (Bakara/178) ayetin devamında ise Bu,Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır. Buyurarak haddi aşanlar için ise ahirette elem verici bir azap olduğunu bildirmiştir. Başka bir ayette ise bilerek bir müminin öldürülmesinin cezasının ebedi cehennem olduğunu bildirmiştir.(4)
Kur’an’a göre savaşı başlatan taraf Müslümanlar değildir. Müslümanların savaşı hep savunma amaçlı olmalıdır. Nitekim Allah şöyle buyurmaktadır; “…Mescidi Haram’ın yanında, onlar savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa onları öldürün. İnkar edenlerin cezası böyledir.”(Bakara/191) savaşlar ciddi kayıpların olduğu durumlardır. Bir çok ana evlatsız, birçok evlat babasız kalmaktadır. Bundan dolayıdır ki İslam’da savaş hoş görülmemiştir. Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı.(Bakara/216) ancak düşmanlara “gelin öldürün” “ele geçirin” diyemeyeceğimize göre Cihad’da aynı şekilde farz kılınmıştır. Ancak onunda gayesi öldürmek değil yaşatmaktır.
Malın Muhafazası; Bir kimsenin mülkiyeti konusunda da İslam kişinin mülkiyet hakkının olduğunun ve dolaysıyla bunun korunması gerektiğini vaazetmiştir. Bundan dolayı İslam’a göre hırsızlık yapan bir kimsenin elinin kesilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Şüphesiz ki el kesme de ciddi bir yaptırım olup, sonuç olarak daha hayırlıdır.
Her ne kadar kimi kesim hümanistlik yapıp buradan maksat gücü kesmektir, yada el kesmek arap adetidir. Dese de aslında Kur’an’da el kesme cezası hem evrensel hem de en iyi caydırıcı ceza yöntemidir.
ABD Houston devlet üniversitesinden Sam Souryal ve Dennis Potts tarafından yazılan “İSLAMİ ADALETTE HIRSIZLIK İÇİN EL KESME CEZASI (THE PENALTY OF HAND AMPUTATION FOR THEFT IN ISLAMIC JUSTICE)” adlı akademik makalede el kesme cezasının, insanları daha huzurlu yapma amacı taşıdığını insanlığın en eski suçlarından biri olan hırsızlığı kaldırabileceğini ifade etmişlerdir.(5)Makalede geçen bir demeç şu şekildedir;
“Sertlik, hepimizin kusursuz bir güvenlik ve sükunet içinde yaşamasını ve çalma eğiliminde olanların ellerini de sağlam tutmasını mümkün kıldı. Eskiden, bu bölgeler Fransız İmparatorluğu’ndaki Ceza Yasası tarafından yönetildiğinde, iki Kutsal şehir (Mekke ve Medine) arasında seyahat eden hacılar, güçlü bir eskort olmadıkları sürece, cüzdanları veya yaşamları için kendilerini güvende hissedemiyorlardı. Ancak bu ülke Suudi Krallığı olunca ve Kuran kanunu yürürlüğe girdiğinde, suç derhal ortadan kayboldu. Bir gezgin ya da bir yabancı, sadece Kutsal şehirler arasında değil, Körfez’deki Dahran’dan, Kızıldeniz’deki Cidde’ye kadar, özel arabasında tek başına çölde bin beş yüz kilometreden daha fazla bir mesafe boyunca seyahat edebilir oldu. Milyonlarca dolar değerinde olsa bile hayatı ya da mülkü hakkında herhangi bir korku ya da endişe duymaz.”
“İslam Hukukunun uygulandığı Suudi Arabistan Krallığında devletin parası bir kasabadan diğerine sıradan bir arabayla, eskort koruması olmadan, sadece araç sürücüsü ile aktarılır. Herhangi bir batı eyaletinde, başkentlerde bile, güçlü bir polis gücünün ve gerekli sayıda zırhlı otomobilin korunması olmadan hiç kimse bir bankadan diğerine para transfer etmeye hazır olamaz.”
Her ne kadar bu ülkelerin İslam’ı temsil etmediğini bilsek de uygulamaya koyulan bir hükmün ciddi çözümler getirdiği ortadadır.
Sonuç olarak Allah’ın el-Mümin isminin gereği olarak onun insanlığa sunmuş olduğu hükümlerde emniyet, hikmet ve güven vardır.
Ahirette Emniyet
Allah’u Teala ahirette müminlere eman verecek ve cennete Allah’ın verdiği bu eman ile gireceklerdir. Nitekim Allah Kur’an’da; “Allah’a karşı saygısızlıktan sakınanlar mutlaka cennet bahçelerinde ve pınar başlarında olacaklar. Esenlikle, güvenle girin oraya!” (denecek). “ (Hicr/45-46)
Allah’u Teala el-Mümin isminin tecellisi olarak müminlerin kalplerine huzur ve güven vermiştir. Mümin bir kimse Allah’dan başkasına sığınmaz, Allah’dan başkasından korkmaz ve yanlızca ona güvenip dayanır. Çünkü Allah’u Teala mümin kimseye güvende olacağının garantisini vermiştir. Nitekim Allah şöyle buyurmaktadır; اِنَّ الْمُتَّق۪ينَ ف۪ي مَقَامٍ اَم۪ينٍۙ Şüphesiz ki Muttakiler emin bir makamdadırlar. (Duhan/51)
Mümin kimse Allah’a güvenip dayandığından dolayı tüm dünya karşısında olsa da kendisinde korku olmaz. Allah için verdiği mücadelede canıyla ve malıyla en iyisini yapmaya çalışır. Nitekim ondan gayrı ne bir sığınak, sığınaktır. Nede bir emniyet, emniyettir.
Kaynakça
1-İsfahani Müfredat s.99
2-Hazin Lübabü’t Tevil fi Meani’t Tenzil 4.c s.234
3-Nesai; Eşribe.44
4-Bk. Nisa/93
5-Bilim ve Yaratılış Ağacı/ ”Kuran’da hırsızın elinin kesilmesi cezası neden var?“