
Allah’u Teala’nın “el-Kahhar” ismi, Allah’ın yüceliğinin, azametinin, kudretinin ve gücünün göstergesi olan en önemli isimlerinden biridir. Kur’an’da el-Kahhar ismi el-Vahid ismi ile birlikte altı yerde geçmektedir.(1)
Allah’ın القهار “el-Kahhar” ismi قهر (ka-he-ra) fiilinden türeyip, mübalağa ismi fail sığasında gelmiştir. Manası ise galip gelmek, boyun eğdirmek, yenilmez güce sahip olmak anlamına gelir.(2) Bu lafız Allah’ın ismi olarak ise, galip gelen, zelil eden, kahreden, kuvvetine ve kudretine güç yetirilmeyen, hükmeden(3) anlamında kullanılmıştır.
Allah’u Teala nasıl ki el-Ğaffar ismiyle kulunun günahlarını bağışlayan, hatta öyle ki onun günahlarını sevaba dönüştürense, aynı şekilde azgın ve zalim kulları ise kahru perişan edendir. Rahmeti ve merhameti çok olduğu gibi, azabı da çok şiddetlidir. Kur’an bize helak ettiği kavimlerin kıssalarını anlatarak Allah’u Teala’nın nasıl yok ettiğini kahrettiğini, yani Allah’ın “el-Kahhar” ismini hatırlatmaktadır.
Allah’u Teala bu hakikati bize şöyle ifade etmektedir. “Biz onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onlardan herhangi bir kimseyi görüyor veya onlardan cılız bir ses olsun işitiyor musun?” (Meryem, 98) Allah’u Teala kimi kavimleri çeşitli nedenlerden dolayı el-Kahhar isminin tecellisi gereği yok etmiş seslerini ve güçlerini bitirmiştir. Onlardan en cılız bir ses dahi bulunmamakta, zulümleri ve kibirleri ile tarih sayfalarında yok olup gitmişlerdir.
“Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apaçık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.” (Tevbe/70) Nuh, Ad, Semud ve Medyen kavmini, zulümleri ve isyanları sebebiyle helak etmiş bunu da bizlere ibret olarak sunmuştur.
Semud Kavmi, çeteleriyle insanlara zulmedip, yeryüzünde bozgunculuk çıkarırken(4) aynı zamanda Hz.Salih’i yalanlıyor, Allah’ın azabıyla alay ediyorlardı. Allah’da onların bu yaptıklarından dolayı şiddetli bir ses ile helak etmiştir.(5)
Ad Kavmi, zalim yöneticiye tabi olmuş zulme rıza göstermiş ve Allah’a karşı yücelik taslamışlardır. Yine Hud Peygamberi yalanlamışlardı.(6) Allah’da onları her şeyi kasıp kavuran ve kül eden büyük bir kasırga ile helak etmişti.(7)
Allah’ın geri kalan diğer kavimleri de helak etmesi, yeryüzünde kendilerinden başka otoritenin olmayacağını iddia ederek, ilahlık taslayıp insanlara zulmetmeleri nedeniyle ve Allah’ı ve Resulünü inkar etmelerinden dolayı Allah onları “el-Kahhar” isminin gereği olarak perişan etmiştir. Bugün de yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp, insanlara zulmedenler. Yeryüzünde tek otoritenin tek hakimin kendisi olduğunu düşünenler, Allah’u Teala’nın el-Kahhar ismine müstehak olup yok olmaları kaçınılmazdır.
Maddi ve manevi olarak bir şeylerin yok olması, Allah’u Teala’nın “el-Kahhar” isminin göstergesidir.
Allah’u Teala herşeyi zıddıyla kahreder, hayatı ölümle, varlığı yoklukla, zenginliği fakirlikle, aydınlığı karanlıkla, sevinci üzüntüyle, zorbaları ve azgınlıkları cezasıyla yok eder.(8) Baharda açan çiçekler, Allah’ın “el-Kahhar” isminin gereği olarak kışın yok olup gider. Zehirlenen bir beden Allah’ın el-Kahhar isminin gereği olarak, panzehir ile yok olup gider. Yaşam sahibi olan her canlı, Allah’ın “el-Kahhar” isminin gereği olarak yok olup gider. Çevremizde şahit olduğumuz ölümler, Allah’ın “el-Kahhar” isminin gereği olarak yok olup gitmiştir. Dün yanımızda olup, kendisiyle konuştuğumuz, sevindiğimiz, hüzünlendiğimiz, eğlendiğimiz, eş, dost, akraba bugün yoklar ve buda Allah’ın “el-Kahhar” isminin gereğidir.
İmansızlık, iman ile yok olup giderken; İman ise şirk ile yok olup gider. İmansızlık da aslında içten içe kahreden bir etkendir. Çünkü yapılan haksızlık, zulmün bir karşılığı yok. Despot zalime hesap soracak kimse yok, buda inkar eden kimseyi içten içe kahreder. Malını ve makamını ilah edinenin, malı ve makamı gidince, Allah’u Teala’yı inkar edip, malın kölesi olduğundan dolayı kaybettiği onu içten içe kahreder. Yani kısaca imansızlık kişiyi içten içe kahru perişan eder.
Allah’u Teala’nın “el-Kahhar” olması aynı zamanda, tevhide yani Allah’ın “el-Vahid” olmasına delalet eder. Nitekim Allah gibi bir otorite, Allah gibi bir güç sahibi, Allah gibi yaratıp yöneten ve başlangıcı ve sonu olmayan bir varlık bulunmamaktadır. Bu hikmetten olsa gerek Kur’an’da “el-Kahhar” ve “el-Vahid” ismini birlikte zikretmiştir.
“el-Kahhar” isminin mümine tecellisi, Müminin nefsini kahretmesiyledir. İmam Gazali “Kullar da Kahhar, düşmanını kahr edene denir. Kulların en büyük düşmanı nefsidir.”(9) Diyerek bizlere en büyük düşmanımızı hatırlatmıştır. Nefsimizi kahrettiğimiz oranda, Allah’a yaklaşır, şeytandan uzaklaşırız. Kahhar olan, Allah’a hakkıyla kul olmanın yolu, nefsi kahretmek ile olur.
Kaynakça;
1-Zümer/4-Yusuf/39-İbrahim/48-Mümin/16-Sad/65-Rad/16
2-İsfahani-s.871 (ka-he-ra) Mucem Mekayısi Luğa c.5/s.35
3-Hazin/c.2/420
4-Neml/48
5-Hud/67
6-Hud/59-60
7-Zariyat/41
8-Hazin-c.2/420
9-Gazali/Esmaül Hüsna s.90