
Aklın varlık hakkında tasavvuru ancak üç kısımda gerçekleşir.
Bunlar şöyledir;
1-Vacibul vucud (varlığı zorunlu)
2-Mümkinul vucud (var olup olmama da eşit)
3-Mumteniul vucud (var olmaması)
Bizler vacibul vücudu Allah olarak ifade ederiz. Yani Allah, varlığı zorunlu olandır. Allah’ın varlığını zorunlu olarak kabul edersek Allah’u Teala’nın şirke asla izin vermeyeceği de zorunlu hale gelecektir. Bu durumda bir Allah’ın olduğu yerde “Şirk” mumteniul vucud yani imkansız hale gelecektir.
Kur’an’da şirke dair bütün ayetleri incelediğimizde Allah’u Teala’nın şirke karşı olduğu ve onu reddettiğini çok açık bir şekilde ifade ettiğini ve asla şirke izin vermediğini anlamış oluruz.
Buraya kadar anlatmak istediğim olgu, Allah’ın zatı gereği asla şirke izin vermeyeceği gerçeğidir. İki zıddın bir arada bulunmaması gibi Tevhid ve Şirk’de asla bir arada bulunmaz. Çünkü bütün Peygamberlerin, ortak daveti Şirk’den teberri ve Tevhid’e davettir. Yani İslam’a göre şirk olgusu zamandan zamana ve mekandan mekana değişebilecek birşey değildir. Hz.İbrahim’in de Hz.Musa’nın da Hz.Muhammed’in de getirdiği davet şirki reddedip Tevhid’e davettir.
İşte bu temel usuli yaklaşımdan şu sonuç çıkar,
“Allah varlığı gereği, hiçbir zaman şirke izin vermez.”
Bu noktada günümüzde Kur’ancı ve kimi Cihadı Selefilerin anlamadığı ve insanları haksız yere tekfir ettikleri noktalardan biri bu usulun bilinmemesidir.
Bu usuli temellendirmeyi öncelikle “Secde” olgusu üzerinden ele alacağız.
Bugün kimi Kur’ancı ve Cihadi Selefilere göre Secde fiili, ibadetin bir parçası olduğundan dolayı bir müridin şeyhinin önünde secde şeklinde eğilmesi yada namaz dışında herhangi birine yapılan secde büyük şirk olup bunu yapan kimsenin müşrik olacağı iddia edilir.
Kur’ancı ve Cihadi Selefiler farkında olmadan, Kur’an’ı çelişkili bir kitap olarak lanse ettiklerinin farkında değiller. Nitekim biz biliyoruz ki, Kur’an’da meleklerin Hz.Adem’e secdesi mevcuttur. Aynı şekilde Hz.Yakup’un Hz.Yusuf’a secde etmeside mevcuttur.
Bu durumda sorduğumuz kritik soru şudur; “Şirk mumteni den olduğuna göre, Allah’da şirke asla razı gelmeyeceğini bildiğimiz halde, secde fiilinin kendisi şirk ise Allah Hz.Yakub’un yaptığı ve Meleklerin yaptığı secde fiiline nasıl izin vermiştir?”
Allah haşa bir dönem şirke izin mi vermiştir?
Yoksa şirk zamandan zamana değişen birşey mi?
Her ikisi de muhal olduğuna göre Ulemanın ve Müfessirlerin ifade ettiği gibi Secde iki kısımdır. Biri ibadet secdesi diğeri ise saygı secdesidir.
İbadet secdesi Allah dışında bir varlığa yapılırsa şirk olacaktır. Diğeri ise saygı secdesi olup, şirk olmayıp bidat veya haram diyebileceğimiz secde olacaktır.
İbn Teymiyye bu ayrımı şöyle ifade etmiştir;
” السُّجُودُ عَلَى ضَرْبَيْنِ : سُجُودُ عِبَادَةٍ مَحْضَةٍ ، وَسُجُودُ تَشْرِيفٍ ، فَأَمَّا الْأَوَّلُ فَلَا يَكُونُ إلَّا لِلَّهِ”
“Secde iki kısımdır, ibadet secdesi ve saygı secdesi birincisi sadece Allah’a yapılır.” (Fetava/4-361)
Ibn Arabi ise Ahkamul Kur’an’da şöyle demiştir;
اتَّفَقَتْ الْأُمَّةُ عَلَى أَنَّ السُّجُودَ لِآدَمَ ، لَمْ يَكُنْ سُجُودَ عِبَادَةٍ
“Ümmet Hz.Adem’e yapılan secdenin ibadet secdesi olmadığında ittifak etmiştir.” (Ahkamul Kur’an 1-27)
Sonuç olarak anlamış oluyoruz ki, secde haddi zatında şirk eylemi değil aksine secdeyi şirk yapan şey ibadet yani Rububiyyet itikadıdır.
Devam edecek…