Seyid Kutup, Allah kendisine rahmet etsin fedakarlığını ve davaya olan bağlılığını bir tarafa koyarsak.
Düşünce ve fikir olarak tekfirin zeminini oluşturan isimlerinden bir tanesidir. Öyle ki bence modern tekfirin fikir babalarından biridir dersek abartmış olmayız.
Mesela Yusuf Suresi 76. Ayete verdiği tefsiri inceleyelim.
Olay herkesin bildiği, Hz.Yusuf’un kardeşini yanında tutma isteği üzerine çuvallardan birine kralın eşyasını koyması hikayesi.
Hz.Yusuf, bulunduğu Mısır Kralı’nın kanunlarına göre (في دين ملك ) bunu yapamayacağından, Hz.Yakubun kanunlarına göre hüküm vermiş ve kardeşini yanında tutmuştur.
Kur’an’a ve geleneksel bütün tefsirlere bakıldığında Hz.Yusuf’un bu fiili sırf kardeşini yanında tutmak için yapılmış bir şey. Yani kralın kanunu buna müsait olsa kralın kanununa göre hareket edecek çünkü Hz.Yusuf’un amacı kardeşini yanında tutmak.
Olayın böyle olduguna dair klasik tefsirlerden bir kaç tane örnek verecek olursak;
مَا كَانَ لِيَأْخُذَ أَخَاهُ فِى دِينِ ٱلْمَلِكِ
(Kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı…)
Ibn Kesir;
وقوله { مَا كَانَ لِيَأْخُذَ أَخَاهُ فِى دِينِ ٱلْمَلِكِ } أي لم يكن له أخذه في حكم ملك مصر. قاله الضحاك وغيره، وإنما قيض الله له أن التزم له إخوته بما التزموه، وهو كان يعلم ذلك من شريعتهم، ولهذا مدحه الله تعالى فقال { نَرْفَعُ دَرَجَـٰتٍ مَّن نَّشَآءُ }
Yoksa o, hükümdarın dinine göre kardeşini tutabilecek değildi.» Dahhâk ve başkalarının söylediğine göre; Mısır kralının hükmüne binâen onu (kardeşini) alma hakkı yoktu. Ancak Allah Teâlâ Hz. Yûsuf’un kardeşini, kardeşlerinin ilzam etmeleri ile alıkoymasını takdir buyurmuştur. Hz. Yûsuf, onların şeriatlarında böyle olduğunu biliyordu. Bu sebepledir ki Allah Teâlâ onu : «Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz.» şeklinde övmüştür.
Fahrettin Razi;
{ مَا كَانَ لِيَأْخُذَ أَخَاهُ فِى دِينِ ٱلْمَلِكِ } والمعنى: أنه كان حكم الملك في السارق أن يضرب ويغرم ضعفي ما سرق، فما كان يوسف قادراً على حبس أخيه عند نفسه بناء على دين الملك وحكمه…
Kralın hırsızla ilgili hükmü, hırsızın dövülmesi ve çaldığının iki mislini ödemesiydi. Binaenaleyh Yusuf kralın dinine ve kanununa göre kardeşini yanında hapsedemeyecekti…
Genel olarak bütün klasik tefsirler bu minvalde anlam vermişlerdir ki zaten Kur’an’ın bütünlüğün de doğru olan anlam budur.
Ancak Seyyid Kutup bu kısma öyle bir tefsir yapıyor ki gerçekten akıllara zarar. Din kavramının günümüzde anlaşıldığı gibi sadece ibadet değil aynı zamanda kanunları da kapsadığını ifade ettikten sonra, şöyle diyor;
“Tarih boyunca “din”, hep şu anlamda kullanılmıştır: Allah’ın koyduğu hükümleri benimseyip, O’nun dışındaki kimselerin koydukları hükümleri reddederek sadece yüce Allah’a boyun eğmek! Yeryüzünde de göklerde de O’nun ilahlığını birlemek! O’nun insanların biricik ve tek rabbi olduğunu kabul etmek! Yani sadece O’nun egemenliğini, hükümlerini, otoritesini ve buyruklarını benimsemek! Nitekim “Allah’ın dini”nde olanlar ile “kralın dini”nde olanlar arasındaki yolların ayrılış noktası da bu konuydu. Birinci gruptaki insanlar, sadece Allah’ın sistemine, şeriatına ve yasalarına boyun eğiyorlardı. İkinci gruptakiler ise, kralın koyduğu sistem ve yasalara boyun eğiyorlardı. Ya da inanç ve ibadet konularında yüce Allah’a boyun eğmiş olsalar da, sistem ve yasalar noktasında yüce Allah’dan başka kimselere boyun eğdiklerinden, sonuçta yüce Allah’a ortak koşmakla müşrik konumuna düşüyorlardı! ”
Tabiki bize göre de Din hayatın her alanını kapsayan kapsamlı bir nizamdır. Ancak Seyyid Kutup burada Allah’ın dini ve Kralın dini diye bir ayrım yapıyor, kralın dinine uyanlar müşrik konumunda Hz.Yusuf’da zaten Allah’ın dinine tabi olmustu. Aslında öyle bir anlam örgüsü ortaya koyuyor ki sanki Yusuf a.s sırf kralın kanunları küfür olduğu için Yakub a.s’ın kanununa uymuş demeye getiriyor.
Burası ise gerçekten şok edici;
“Bugün insanlarla iyi geçinme peşinde olan bazı kimseler, onlar “Allah’ın dini”nin hangi anlamları içerdiğini bilmiyorlar diyerek, insanları mazur göstermeye çabalıyorlar. Ancak bu tipler, “din”in Allah’ın şeriatı demek olduğunu öğretme ve sadece Allah’ın şeriatını hakim kılma noktasında da ne çaba gösteriyorlar ne de didiniyorlar! İnsanlar dinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar ya sanki bu cehaletlerinden ötürü sonuçta onlar cahili ya da müşrik kimseler konumuna düşmekten kurtuluvereceklerdir!”
İslam’da cehalet özrünü reddedip, Din=Şeriat demek, Şeriatı bilmeyen ise bu cahilliğinden dolayı müşrik olmaktan kurtulamayacağını ifade ediyor.
Cahillikleri yüzünden ahiretteki durumunu konuşmanın anlamsız olduğunu ifade ettikten sonra bakın nasıl bir tekfir kılıcı çekip, beşeri kanunlara tabii olan toplumları tekfir etmektedir.
“Bizi ilgilendiren, bugün insanların genelde benimsedikleri biçimdeki dinin gerçek yüzünü ortaya koymaktır. Bu biçimdeki bir din, kesinlikle Allah’ın dini değildir. Zira “Allah’ın dini”, O’nun Kur’an’daki apaçık ayetlerle belirlemiş olduğu sistem, şeriat ve kuralları demektir. Allah’ın belirlediği sistem ve kurallar çerçevesinde hareket eden kimse, “Allah’ın dini”ne mensup demektir. Kralın koyduğu sistem ve kurallar çerçevesinde hareket eden kimse ise, “kralın dini”ne mensup demektir! Bu nokta, en ufak bir tartışma götürmeyecek denli nettir!
Dinin hangi anlamları içerdiğinden habersiz kimselerin, bu dine inanmış olabilmeleri mümkün değildir. Çünkü bu noktada gözlemlenen bilgisizlik, bu dinin temel gerçeğine ilişkindir. Bu dinin temel gerçeğinden bile habersiz bir kimseyi, bu dine inanmış olarak kabul edebilmek ne gerçekte mümkündür, ne mantığa uygundur. Zira inanmak, kavramış ve bilmiş olmanın ifadesidir…”
Devamı ise çok daha vahimdir. Allah ve Resulüne iman etmiş, Kur’an’a iman etmiş kimselerin müslüman olduğunu ifade edenlere ise. Bu kimselerin asla mazur olmayıp islamın dışında olduğunu ifade ediyor.
Bu yaklaşım İslam tarihinde, insanları sırf amellerinden dolayı tekfir eden Haricilerin düşüncesiyle aynıdır. Tevhidi, şeriatle eşitleyip, şeriati bilmeyeni tekfir etmek Tevhidin basit ve anlaşılır olması özelliğini yok etmek anlamına gelmektedir.
Ayrıca Seyyid Kutup, Hz.Yusuf’un küfür sisteminde görev aldığını ve kralın emrinde olduğunu göz ardı etmiş durumda, O’nun dediği gibi ayette Kralın ve Allah’ın dini diye bir ayrım varsa Hz.Yusuf, Kralı bırakıp, Kardeşleriyle Hz.Yakup a.s’a dönüp Allah’ın dinine tabi olması gerekmezmiydi?
Allah rahmet etsin Seyyid Kutup çok güzel ve isabetli tefsir etmiş…
Belağatta, edebiyette, fesahatte, tefsir vs ulumlarda yine dine olan hassasiyet ve dini uruna olan fedakarlıkta ve çalışmada canını feda etmiş kendini ispat etmiş bir kimse…
Senin sözlerin ise sadece senin kendi hatalı görüşlerinden muteşekkil..
Sen ise senin ne olduğunu yazılarından belli oluyor…
Benim düşüncelerimi zaten siteyi biraz kurcalasanız farkedersiniz. Siz sadece şunun farkında değilsiniz. Seyyid Kutup yaptığı bu tefsirle bütün selefe muhalefet ediyor. Tevhid’in basit ve anlaşılır özelliğinden bahsetmiyorum bile sadece şu çelişkiyi görseniz bile aslında belki bazı şeyleri sorgularsınız.
Seyyid Kutuba göre Kralın Dini ve Allah’ın dini var. Hz.Yusuf Kralın dininin emri altında maliye bakanı, sırf kardeşini yanında tutmak için Allah’ın hükmü ile hüküm veriyor. Kardeşi yanında kalınca da tekrar dönüp, Tağut olan kralın yönetimin altında çalışmaya devam ediyor.
Bu mantığa göre, Hz.Yusuf bir konuda Allah’ın hükmü ile yönetirken geri kalan pratik durumda kralın küfür yönetiminde kalıyor… Böyle bir mantık olabilir mi?